cnc, istanbul, torna, işleme merkezi


Büyük Coğrafi Keşifleri Hazırlayan Nedenler

Yazar admin

Her türlü güncel ve genel bilgi rafist.com

1. Coğrafya Bilgisinin Gelişmesi
XV. yüzyılın başından itibaren Coğrafya alanında başlayan bilimsel ve teknik gelişmeler coğrafi buluşlarda yönlendirici oldu. Gerçi bu yüzyılın bilginleri Yunan ve Romalıların coğrafya kuramlarını biliyorlardı. İlk çağın ünlü coğrafyacısı Ptolemai-os (M.S. II. yy)’un eserini, Arap coğrafyacılarının kitaplarını ve onların hazırladıkları haritaları tanıyorlardı. Bu eserlerde yer alanbilgi ve ölçülerin tamamı doğru olmamasına rağmen temel bilgiler için yeterli sayılıyordu.
Arap coğrafyacılar hangi bölge ile yakından ilgilenmiştir?
IX. ve X. Yüzyıllarda Arap coğrafyacıları tarafından hazırlanan coğrafya kitapları ihtiyaçtan doğmuştu. İspanya’dan Orta Asya’ya kadar yayılmış olan İslam devletleri arasında gereken iletişimin sağlanabilmesi için yollar kadar coğrafya bilgisine de ihtiyaç vardı. Hac ziyareti yapacak müslümanların Mekke ve Medine yollarını tanıması ayrı bir zorunluluktu. Ayrıca Arap tüccarların Hindistan ve Uzak doğu ile yaptıkları deniz ticaretinin güvenliğini sağlamak için deniz yollarının ve bu yolların sonundaki limanların durumunun iyi bilinmesi gerekiyordu. Bu nedenle Ortaçağda Arap coğrafyacılarının hazırladığı coğrafya kitapları ve haritalar çok kapsamlı idi.
Gerçekten X. ve XI. Yüzyıllarda yazılmış olan ünlü Arap coğrafya kitapları Hint Okyanusu üzerinden Hindistan’a ve Uzakdoğu’ya yapılan ticari seferlere yardımcı olmak üzere hazırlanmıştı. Yapılan haritalar üzerinde Hint okyanusundaki akıntılar, rüzgarlar, yıldızlara bakarak yapılabilen yön bulma işlemleri ve yolculuğun sonunda ulaşılacak limanların özellikleri ayrıntılı olarak gösterilmişti.
Batılılar, Doğuluların coğrafya bilgisinden yararlanmış mıdır?
İslam ve Hıristiyan alemi temel dünya görüşleri bakımından birbirleri ile daima sert bir rekabet içinde olmalarına rağmen ekonomik konular söz konusu olunca dayanışma içinde olmakta sakınca görmüyorlardı. Haçlı seferlerinde olduğu gibi savaş zamanında bile ticari faaliyetlerinde karşılıklı olarak yasak tanımıyorlardı. Bu nedenle uzak yolculukları ilgilendiren bilgi alış verişlerinde bazen bilinçli bazen bilinçsiz yardımlaşma ve işbirliği havasına giriyorlardı. Bu nedenle batılı denizciler, coğrafya ve astronomi alanında doğulu coğrafya ve harita uzmanları ile daima bilgi alış verişinde bulunuyorlardı. Doğudan gelen coğrafya ve astronomi kitapları batı dillerine tercüme edildi. Gelişen bu ortamda Avrupalı bilim adamları ve tüccarlardoğu dünyasına ve coğrafi keşifler sırasında önemi daha da artan Hint okyanusundaki deniz yollarına ve limanlarına ait bilgileri öğrenme olanağına ulaştılar.
XV. yüzyılda Avrupa’nın coğrafyacıları ve denizcileri ilk çağın ünlü coğrafyacısı Ptolemaios’un “Bütün dünyayı çeviren bir tek okyanus vardır, Afrika’yı güneyden dolaşarak Hindistan ‘a varmak mümkündür. Dünya yuvarlaktır, o halde hep batıya doğru yol alacak bir denizci Asya ‘nın doğusuna varabilecek ve hareket ettiği noktaya geri dönebilecektir.” Sözlerini daha sık düşünmeye başladılar. Haçlı seferlerinden beri doğudan gelen bilgilerle de desteklenen bu görüşler batılı denizcilerin olaya güvenle yaklaşmasına neden oldu.
Deniz araştırmacılarının koruyucusu kimdir?
Denizciliğe olan ilgisi ve bu alandaki bilimsel katkıları nedeni ile Denizci Henri olarak tanınan Portekiz kralı yaptığı çalışmalar ve yarattığı mali kaynaklarla coğrafi keşiflere çok büyük katkıda bulundu.
Denizci Henri, Portekiz kıyılarının en göze çarpan çıkıntısı olan Saint Vincent Burnu yakınlarında, Sagres’deki şatosuna gerçek bir coğrafya araştırmaları merkezi kurdu. Cenova’lı ve Floransa’lı denizcilerle Alman astronomlar burayı gerçek bir denizcilik okulu haline getirdiler. Denizci Henri’nin merak ve öncülüğü ile Afrika kıyılarına keşif seferleri düzenlendi. Bu seferler sırasında Portekizliler Madera (1418), Azor adaları (1432), Rio de Oro (1436) ve Senegal’e (1445) ulaştılar.
Denizci Henri, Lizbon’daki sarayını ve Sagres’teki şatosunu denizcilik araştırmaları merkezi haline getirerek üniversiteye bıraktı. Denizciliğe ve coğrafi keşiflere yaptığı katkılar nedeniyle Portekiz’de “Deniz Araştırmalarının Koruyucusu” ilan edildi.
2.2. Matbaanın Katkısı
Ortaçağda kitaplar katipler tarafından kopyalanmak sureti ile çoğaltıyordu. Bu yöntem coğrafya kitapları ve haritalar için de geçerliydi. Kitap sayısının sınırlı olduğu bu yüzyıllarda okuyucu sayısının artması olanaksızdı. Kitapların daha fazla sayıda okuyucuya ulaşabilmesi ancak seri üretimy apabilen matbaa sayesinde oldu.
Kâğıt, batıya hangi aşamalardan sonra gelebilmiştir?
Matbaada kaliteli kağıt kullanıldığı taktirde hızlı kitap basılabiliyordu. Kağıt ilk defa Çin’de üretilmeye başlandı. Abbasi döneminde kalitesi iyileştirilen kağıt XII. Yüzyılda Haçlı seferlerine katılanlar tarafından Ortadoğu ve Afrika üzerinden Avrupa’ya taşındı. XIII. Yüzyılın sonuna kadar Avrupa’da iyi kalitede kağıt üretilemedi. Avrupa’nın en iyi cins kağıdı İtalya’da üretilmesine rağmen bu kağıt henüz matbaada kullanabilecek nitelikte değildi. Basıma uygun kağıt ancak XIV. Yüzyılın sonunda üretilebildi.
1450 yılında AlmanJean Gutenberg uzun çalışmalar sonucunda kurşun harfler dökerek ve uygun kalitede kağıt kullanarak kitap basmayı ve seri üretime geçebilmeyi başardı. Bundan sonra herkesin ulaşabileceği ürün haline gelen kitap sayesinde bilgi alışverişi hızlandı ve kolaylaştı.
Bir süre sonra basılarak çoğaltılan coğrafya ve gezi kitapları içerdikleri bilgiler nedeniyle en çok aranan kitaplar haline geldi. Gerekçe ve Arapça’dan yapılan çeviriler yanında özgün coğrafya ve gezi kitapları yazıldı. Basılan bu kitaplar geleceğin denizci ve kaşiflerine çok önemli katkılarda bulundu.
2.3. Pusulanın Bulunması ve Denizcilik Teknolojisinin Gelişmesi
Avrupalı denizcileri Atlas Okyanusuna çıkaran teknolojik gelişme nedir?
Avrupalı denizciler kıtanın Atlas okyanusu ve Akdeniz kıyılarında uzun yolculuklar yapabildikleri halde teknik olanaksızlık nedeniyle daha fazla karadan çok fazla uzaklaşmak cesaretini gösteremiyorlardı. Halbuki aynı tarihlerde Arap ticaret gemileri Hint okyanusu bir baştan öbür başa geçerek doğunun mallarını Akdeniz kıyılarına taşıyorlardı.
Arap denizcileri başarılarını uzun süreden beri kullandıkları usturlap ve pusulaya borçluydular. Usturlapla yıldızların durumunu gözleyerek bulundukları yerin coğrafi konumunu tayin ediyorlar, pusula ile de açık denizde kolaylıkla yönlerini tespit edebiliyorlardı.
Arapların aracılığı ile Avrupalı denizciler tarafından da kullanılmaya başlanılan pusulanın üzerinde bazı geliştirici çalışmalar ve uygulamalar yapıldı. Avrupalı denizciler özellikle Usturlap sayesinde güney yarım kürede, Kuzey yıldızı görünmediği için, Güneşin konumunabakarak bulundukları yerin enlemini ölçmeyi öğrendiler.
Denizciler bulundukları yerin enlemini kolayca hesaplayabildikleri halde henüz zaman ölçmede gereken yetkinlikte araç, gereç olmadığı için boylam belirlemede tam bir başarıya ulaşamamışlardı.
Avrupalılar XV. Yüzyıldabazı eksiklikler olmasına rağmen yer tespiti ve yön bulma konusunda pek çok bilgi sahibi olmuşlardı.
Uzak denizlere gidecek gemilerin özellikleri nelerdir?
Denizcilik sanatında XV. Yüzyılda araç gerecin gelişmesine paralel olarak okyanus dalgalarına dayanabilecek, yüksek kenarlı ve uzun gemiler inşa edilmeye başlandı. Okyanusun dev dalgalarını göğüsleyecek güçte olan bu gemilere Karavella adı verildi. Karavella’lar üç direkli, beş yelkenli ve 30 metre uzunluğunda idi. İspanyol ve Portekizli denizciler okyanus yolculuğuna dayanıklı hale getirilen bu gemilerle yeni dünyaya çok sayıda sefer yaptılar.
2.4. Avrupalıların Doğu Ticaretine Egemen Olma İsteği
Avrupa’da, ortaçağ devletlerinin özellikleri son bulup burjuvazinin kuralları işlemeye başlayınca ticaret ve sanayii öncelik kazandı. Avrupalı tüccar da uzak doğu ticaretini elinde bulunduran Arap ve Venedikliler gibi denizleri aşıp doğu ticaretinden pay almak isteğine kapıldı.
Uzakdoğu malları Avrupaya hangi yollarla geliyordu?
Uluslararası ticaretin en kârlı maddeleri uzak doğudan getirilen baharat, ipek, inci, fildişi, porselen, kumaş gibi lüks tüketim maddeleri idi. Özellikle yiyecek ve içecek maddelerinde kullanılan baharat ve ipek çok önemliydi.
Hindistan’dan başlayarak İran Körfezi ve Irak üzerinden Suriye limanlarına, ya da Kızıl deniz yoluyla Süveyş ve Akabe’ye, oradan da kara yoluyla İskenderiye’ye ulaşan yola Baharat Yolu adı veriliyordu.
Çin’den başlayarak Orta Asya üzerinden Hazar Denizi’nin güneyinden ve kuzeyinden geçerek Trabzon ve Kırım limanlarına ulaşan yola ise İpek Yolu deniliyordu. Arap ve Venedikli tüccarlar İpek Yolu ve Baharat Yolunu kullanarak iş yapmak isteyen hiç kimseye bu olanağı tanımıyor, kârı paylaşmak istemiyorlardı.
Avrupa’da ticaret ve sanayiinin gelişmesi ile birlikte yeni pazar ve hammadde kaynaklarına ihtiyaç doğdu. Avrupalı tüccar, Arap ve Venedikli tüccarın denetiminde olan doğu yollarından yararlanamayacağının bilincine varınca doğuya ulaşmak için yeni çareler aramaya başladılar. Onlar da doğudaki zengin hammadde kaynaklarına ve pazar olanaklarına ulaşmak istiyorlardı.
Ticari hayatın gelişmesi Avrupa’da yeni bir problemi gündeme getirmiş, paranın esası olan kıymetli madenlere olan ihtiyaç artmıştı. Piyasada dolaşan altın ve gümüş ihtiyacı karşılayamayacak hale gelmiş, para darlığı başlamıştı. XV. yüzyılın sonunda nakit sıkıntısına düşen Avrupalılar Orta Avrupa’da bulunan madenlerin işletilmesini son haddine çıkardılarsa da gümüş ve altın açığını kapatamamışlardır.
Efsanevi öyküler Afrika’da, Asya’da altın ve gümüşün çok fazla bulunduğunu haber veriyordu. Hatta Japonya’da hükümdar saraylarının tabanlarının en az üç parmak kalınlığında altınla kaplı olduğu dilden dile dolaşıyordu.
Osmanlı Devleti’nin doğu ticaret yolları üzerinde nasıl bir denetimi olmuştur?
XV. yüzyılın başında Avrupa ekonomik sıkıntı içinde yaşarken batıya doğru genişleyen Osmanlı Devleti batının kurtuluş ümidini bağladığı doğunun yollarını kesti. Osmanlıların batılılarlayaptığı savaşlar zaman zaman ticarete engel olmuşsa da Osmanlı Devleti hiçbir zaman batı ile olan ticari ilişkisine son veren bir politika uygulamadı. Her zaman Venedik ve Cenova ile daha önceden imzalanmış olan andlaşma-ları yenilediler, İran’dan gelen kervan yollarını, İran körfezi ve Kızıl Deniz yönünden gelen yolları gümrük vergileri ödemek koşulu ile daima serbest bıraktılar. Hatta 1514’de Yavuz Sultan Selim Mısır’ı alınca, Memluklular zamanından beri liman ve kervanları basıyor, yolları kesiyordu. XV. yüzyılın sonunda Kahire pazarı baskın ve yağma endişesi ile mal gelmediği için kapanma tehlikesi atlattı. Aynı dönemde mal taşıyıp pazara ulaştırmadığı için Venedik ve İtalya da mali kriz içine girdi. Venedik’te bankalar birbiri ardına kapandı.
Artan ekonomik bunalımı çözmek ve nakit sıkıntısını gidermek üzere Portekizliler uzun deniz yolculukları yaparak Sudan altınına ulaşma çareleri aramayabaşladılar. Şimdi altın, Avrupalıları doğunun ipek ve baharatından daha fazla ilgilendiriyordu. Sanayinin ilerlemesi ile birlikte Avrupa’da altın kadar değerli olan ucuz el emeğine ve bunu sağlayacak kölelere gereksinim doğdu.
Akdeniz havzasında görülen nüfus patlamasının sonucu nedir?
XV. yüzyılda Akdeniz havzasında yaşanan nüfus patlaması nedeniyle yiyecek maddelerine, buğdaya, şekere duyulan ihtiyaç arttı. Bunları pazara sunarak kazanç sağlamayı amaçlayan Avrupalı tüccar doğu altınını ve zenginliğini daha fazla düşünür oldu. Portekiz başta olmak üzere çok sayıda Avrupa ülkesi kurtuluşu doğuda aramaya karar verdiler ve bunu başarabilmek için her türlü çareye başvurdular.
2.5. Hıristiyanlığı Dünyaya Tanıtma Girişimi
Portekiz ve İspanyolların Hristiyanlık hakkındaki görüşü nedir?
İber Yarımadasındaki son Müslüman devlet olan Gırnata ‘nın 1491 de düşmesinden sonra Portekizli ve İspanyol din adamları Hristiyanlığı yaymak gibi bir misyon üstlendiler. Bilinmeyen diyarlara doğru yola çıkarken adeta havarilik ateşi ile dopdo-luy dular. Uzaklarda bulacakları insanları Gerçek dine döndüreceklerini hayal etmeye başladılar.
Geçen yıllar içinde bu düşünce ve isteklerinde başarılı oldukları anlaşılmaktadır. Özellikle Güney Amerika’da İspanyolca ve Portekizce ile birlikte Hıristiyan dini yaygınlık kazandı.
3. Büyük Coğrafi Keşifler
3.1. Portekizlilerin Keşifleri
Büyük Coğrafi keşiflere girişmek ve onları gerçekleştirmek şerefi Portekizlilere aittir.
XV. yüzyıla değin Portekiz, Avrupa’nın batı kıyılarında, belli başlı ticaret yollarının uzağında, az gelişmiş bir ülkeydi. Ulaşım ve haberleşmeyi ancak Atlas okyanusundaki limanları sayesinde gerçekleştirebiliyordu. Çok eski tarihlerden beri deniz yolu ile İngiltere ve Flandır (Hollanda) bölgesi ile ilişki kurmuşlardı. Atlas okyanusu uçsuz bucaksız genişliği ve bilinmeyenliği ile Portekizli denizcileri çekiyordu. İber yarım adasında da siyasi yayılma olanağı bulamayan Portekiz ekonomik kaynaklar elde edebilmek için denize açılmak zorundaydı. Bu nedenle denizciler dikkatlerini Afrika’nın kuzeybatı kıyılarına çevirdiler.
Gemici Henri’nin denizciliğe katkısı hangi boyutta olmuştur?
Gemici Henri’nin (1394-1460) kurduğu coğrafya ve harita araştırma merkezinde toplanan ve üretilen bilgilerin ışığında Afrika kıyılarına keşif seferleri düzenlendi. Seferler Gemici Henri’nin ölümüne kadar artan bir hızla devam etti. Portekizli denizciler geçen yıllar zarfında açık denizler hakkında anlatılan korkutucu hikayelerin doğru olmadığını kanıtlamaya çalıştılar. Anlatılanlar arasında mıknatıslı taşlardan söz ediliyordu. Bu taşların yakınından geçen gemilerin çivilerini yerinden oynattığı ve sonuçta gemilerin darmadağın olduğu anlatılıyordu. Ekvator civarında okyanus sularının kaynamakta olduğu söylentisi gemicileri çok etkiliyordu ve gemilere tayfa bulmayı zorlaştırıyordu.
XV. yüzyılın ortasında Portekizli denizciler biraz da merakla yola çıkarak bütün bu hurafeleri yenerek, aşamalı olarak 1434 de Senegal sahillerine ulaştılar. Yeşil Burnu aşıp Gine Körfezi sularında dolaşmaya bağladılar.
1442 de Portekizliler denizle yaptıkları mücadelenin kazancını elde etmeye başladılar. Afrika kıyılarından toplayarak gemilere doldurdukları köleleri Lizbon’a doğru yola çıkardılar. Papaya baş vuran Gemici Henri elde ettiği bir belge ile zenci köle taşıma işini tekeline aldı. Kârlılık oranı çok yüksek bir iş olan köle ticareti, elde edilen bu belgeye dayanarak uzun yıllar Portekizli denizciler tarafından sürdürüldü.
Portekizliler Afrika’da Nijer ırmağı boyunca ilerleyerek kaynağına kadar uzanıp altın madeni ocaklarını ele geçirdiler. Bu tarihe kadar yöreden elde edilen altın kervanlarla Akdeniz’de Cezayir limanlarına taşınıyordu. Cenovalı denizciler buradan ucuza aldıkları altını büyük kârlarla Avrupa ülkelerine satıyorlardı. Portekizliler köle ticaretinden sonra altını da kaynağından elde ederek çok büyük kazançlar sağladılar.
-Hindistan yolu hangi aşamalardan sonra açılabilmiştir?
1471 de Portekizliler Ekvator çizgisini aştılar. 1488 de kaptan Bartholomeu Diaz, Afrika’nın güneyindeki en son burnu dönüp Hint Okyanusuna çıktı. Kaptan, yaşadıklarından etkilenerek buraya Fırtınalar Burnu adını verdi ise de Portekiz kralı II. Jean daha sonra yolculuk yapacak denizcileri düşünerek buranın adını Güzel Ümit Burnu şeklinde değiştirdi.
Bartholomeu Diaz’ın gezisi Hindistan yolunu açtı.
Aynı yolu kullanan Vasco de Gama 8 Temmuz 1497 de dört karaval ve 160 tayfa ile Hindistan’a hareket etti. Daha önce elde edilen bilgileri kullanarak Ümit Burnu’nu aştı. Afrika kıyılarını izleyerek kuzeye doğru yol aldı. Hint Okyanusunu geçebilmek için yaptığı deniz haritaları ile tanınan Ahmed İbni Mecid’ i ikna ederek Portekiz filosunu aldı. Onun rehberliğinde 20 Mayıs 1498 de Malabar kıyılarında Kalikut limanına ulaştı.
Vasco de Gama ve Portekizliler Hindistan’da çok soğuk karşılandılar. Kaptanın getirdiği orta düzeydeki mallar prensler ve halk tarafından beğenilmedi. Buna rağmen Vasco de Gama yerel yöneticilerle bir ticaret andlaşması yapmayı başardı. 30 Ağustos 1499 da küçülmüş olan filosuna az miktardabaharat yükleyerek dönüş yolculuğuna başladı.
Portekizliler uzun yıllar süren çabalarından sonra amaçlarına ulaştılar. Batı Avrupa ile Hint Okyanusunun kıyı ülkeleri arasında doğrudan ilişki kurmayı başardılar. Devam eden seferler sonucunda Portekizliler Hindistan’da ticaret merkezleri kurarak hakimiyetlerini kabul ettirdiler.
Portekizli denizciler 1500 yılındabir tesadüf sonucu Brezilya sahillerine çıktılar. Burası kısa zamanda Portekiz kolonisi haline getirildi ve XX. Yüzyıla kadar da Portekizlilerin elinde kaldı.

Bu yazı toplamda 9450, bugün ise 2 kez görüntülenmiş

Share
Ev ve İş Telefonu Başvurusu Yapmak İçin; Buraya tıklayınız...

CommentYorum