cnc, istanbul, torna, işleme merkezi


Lafonten Kimdir LaFontenin Hayatı

Yazar Salih

Her türlü güncel ve genel bilgi rafist.com

Lafonten Kimdir LaFontenin Hayatı
Jean de La Fontaine
Doğumu 8 Temmuz 1621
Fransa/Château-Thierry Ölümü 13 Nisan 1695
Fransa / Paris

Jean de La Fontaine (okunuşu Lafonten) (d. 8 Temmuz 1621Château-Thierry – ö. 13 Nisan 1695 Paris) Fransız şair ve yazar.

Yazdığı fabl eserleri ile tanınmıştır. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Pariste kolejde okudu. Hukuk tahsili yaptı. Papaz yetiştirilmek istenildi ise de kiliseden ayrıldı. Okul hayatında başarılı bir öğrenci olamadı. Gençliğinde baba mesleği olan orman ve su kanalları işleriyle uğraştı. Çeşitli memurluklarda bulunmuş, düzensiz bir hayat yaşamıştır.

1673 senesinde Madam de la Sablièrenin himayesine girerek burada ilimfelsefeciler ve yazarlarla tanıştı. İlk masallarını burada yazdı. Çağdaşları, La Fontainei . bir masal yazarı olarak görüyorlardı. Halbuki La Fontaine, yazdığı masallarda Dede Korkut masallarındaki uslupla hayvanlaraahlaki karakterler vererek onların şahıslarında bazı insan karakterlerini tenkidahlak dersi vermiştir. Buna edebiyatta teşhis ve intak sanatı denir. La Fontainein bu hususiyeti çok geç fark edilmiştir. Eserlerinde sadelik ve açıklık görülür. Konuşma şeklinde akıcı şiirleri, hayvanlar üzerinde tenkitleri, incitmeden iğneleme usulleri ile Fransız edebiyatına büyük eserler kazandırmıştır. adamları, etmiş, bir

La Fontaine masallarındaki konular, şark klasiklerinden alınmadır. La Fontaineden çok önceleri yazılmış Beydebanın Kelile ve Dimne eserindeki hikayelerin 18 tanesi[1], bu Fransız edebiyatçısı tarafından şiir şeklinde tekrarlanmıştır. Masalları çoğunlukla herkesin anlayabileceği bir şekilde yazılmıştır. La Fontainein canlı, hızlı, incelik ve nükte dolu bir anlatımı vardır. Kişilerini hemen daima hayvanlar arasından seçerse de bazan insanları, bilhassa köylüleri de olaylara karıştırır. Sık sık bahsettiği hayvanlar aslan, kurt, tilki, eşek ve horozdur.

La Fontaine, kötüyü göstererek iyinin ne olduğunu anlatmaya çalışmıştır. Ancak şiirlerini okuyan çocuklarda herhangi bir açıklama yapılmazsa tam ters etkinin hasıl olduğu da bir gerçektir.

Masalları toplam olarak 238 adet olup, 12 kitapta toplanmıştır. 1668de basılan ilk altı kitabında 124 masal vardır ve bunlar birinci cildi meydana getirir. İkinci cilt 1678de basılan beş kitaptır. En son 1694de bastırdığı üçüncü cilt ise tek kitaptan ibarettir.

La Fontaine, roman ve piyes de yazmıştır. Nakaratlı uzunca şiirleri ve şiirlimektupları vardır. Hadım, Gülünç Macera, Floransalı, Büyük Maşrapa, Köy Sevdaları komedi türündeki eserlerindendir. Contes (Kont) isminde şiirlihikayeler eserinden dolayı Fransız Akademisine kabul edildi.13 Nisan 1695te Pariste öldü.

Eserleri birçok dile tercüme edilmiştir. Ancak hiçbir tercüme orijinalindeki sadelik ve çekiciliği verememiştir.

Türkçeye ise, Recaizade Mahmut Ekrem, Tevfik Fikret ve Orhan Veli Kanık tarafından çevrilmiştir.

La Fontaine La Fonten Kimdir La Fontenin Hayatı
Jean de La Fontaine, Fransız şairi (1621-1695). Orman ve Sular idaresi yöneticilerinden birinin oğlu olan La Fontaine, babasının yerine aynı görevi almıştı; görevi ona çok boş zaman bırakıyordu, ama buradan aldığı para geçimine yetmiyordu. O da bu yüzden edebiyata atıldı ve her telden çalmağa başladı: şiir, roman, hikâye, güldürü, opera . yazdı.

Yazdığı çeşitli eserler kısa bir süre içinde ona ün kazandırdı (özellikle Rabelais ve Boccaccio tarzında yazdığı Hikâyeler); maliye nazırı Fouquet onu himayesine alıp maaş bağladı. Fouquet gözden düşüp yargılandığı zaman La Fontaine ona sadık kalan birkaç kişiden biri oldu. Kırk yedi yaşında Masallarmı yayımladı; bunların bazıları gözden düşen koruyucusunun başına gelen felâketlerden esinlenmiştir.

Çağının Tanığı

La Fontaine kendisinden önce kullanılmış (özellikle Eski Yunanistanda Aisopos tarafından) bir biçimi benimsedi; genellikle insanların, özellikle çağdaşlarının kusurlarını (kurnazlık, cimrilik, övüngenlik v.b.) daha iyi gülünçleştirmek için kişilerini hayvanlar arasından seçti. Hattâ daha da ileri giderek, birçok masalında topluma da cesaretle el attı ve toplumun gülünç yanlarını, haksızlıklarını göz önüne serdi: «Güçlü ya da yoksul oluşunuza göre yargı kararları sizi aklar ya da karalar».

Bütün gülünçlüğüne ve görünüşteki hafifliğine rağmen, eserinin büyük bir bölümü siyasal nitelik taşır. Zaten bu durum Louis XIVün de gözünden kaçmamış ve saray kibarlığından yoksun bu şairi Versailles Sarayına kabul etmemiştir. Ne var ki, La Fontaine buna pek aldırış etmemiştir, çünkü destekten yoksun değildir. Önce Orleans düşesi, sonra evinde yazarlardan, hekimlerden ve büyük gezginlerden oluşan parlak bir topluluğu biraraya getiren Madame de La Sabliere ona ödenek bağlamıştır. La Fontaine ömrünü zengin bir Protestan bankerin evinde tamamlamıştır.

La Fontaine Masalları hemen bütün dünya dillerine çevrilmiştir. Türkiyede Şinasinin «Kurt ile Kuzu» çevirisi, çocuk edebiyatımızın ilk eserlerinden biri sayılır. La Fontaine çevirilerinde, ünlü Türk şairi Orhan Veli Kanıkın ayrı bir yeri vardır.

Masalları

Ağustosböceği ile Karınca, Karga ile Tilki, Kurt ile Kuzu, Meşe ile Kamış, Toprak Çanak ve Demir Çanak, Aslan ile Fare, Tilki ile Üzüm, Altın Yumurtlayan Tavuk, Vebalılar, Sütçü Kız ile Süt Çanağı, Eskici ile Zengin.

Tavşan İle Kaplımbağa
Tavşan ikide bir böbürleniyor:
-Kimse benden hızlı koşamaz, diyormuş. Sonunda kaplumbağa dayanamamış:
-İstersen yarışalım, demiş.
Koşuya başlamışlar. Tavşan epeyce yol aldıktan sonra, “Hıh, o sırtı kabuklu hayvancık sürüne sürüne kim bilir ne zaman sonra bana yetişir?” diye düşünmüş.
-Şu ağacın altına biraz uzanıp dinleneyim, demiş. Uyuyakalmış.
Kaplumbağa ağır yürüyüşü ile yürümüş yürümüş, hiç dinlenmeden yol almış.
Tavşan bir ara gözünü açmış. Bir de ne görse beğenirsiniz, kaplumbağa neredeyse yarışı bitirmek üzereymiş. Hemen fırlamış, rüzgar gibi koşmaya başlamış. Ama ne çare, kaplumbağaya yetişememiş.
Böylece tavşan yarışı kaybetmiş. Aldırış etmemenin cezasını çekmiş. Kaplumbağa ise düzgün adımlarla, durmadan yürüdüğü için yarışı kazanmış.

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

Karga İle Tilki
Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı,
Ona nağme yapmaya başladı:
“-Ooo! Karga cenapları,merhaba!
Ne kadar güzelsiniz,ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa.
Tüyleriniz gibiyse sesiniz,
Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.”
Keyfinden . aklı başından gitti bay karganın.
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzını,düşürdü nevalesini.
Tilki kapıp onu dedi ki: “Efendiciğim,
Size güzel bir ders vereceğim:
Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir,
Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.”
Karga şaşkın,mahcup,biraz da geç ama,
Yemin etti gayrı faka basmayacağına.

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

Öküz Olmak İsteyen Kurbağa
Bir varmis, bir yokmus evvel zaman içinde kalbur saman içinde öküz olmak isteyen bir kurbaga çikmis karsimiza:

Kurbaga bir öküz görmüs çayirda, o kadar hoslanmis ki, bayilmis boyuna posuna. Kendisine baksaniz, boyu yumurta kadar ama kurbaga bu anlamaz ki , ille de öküze benzeyecek. Öküze bakmis kabarmis, kabardikça sismis., ikinmis, sikinmis . , gerilmis. Bir görseniz gerginlikten nefes alamayacak hale gelmis. Esine sormus:
– Nasil hanim öküz kadar oldum mu ?
Hanimi söyel bir sagdan bakmis, birde soldan:
– Nerdeee ? demis .
Kurbaga daha bir hirslanmis
– Al öyleyse demis. Simdi nasilim. Bunu söylemis ya, iyice sismis.Hanim gülmüs :
– Vazgeç bu sevdadan demis.
Bizimki iyice hiddetlenmis.
-Sen dur hele bakalim demis.Sismis, birdaha, biraz daha. Biraz daha sismis. Derken çat diye çatlamis.

Iste böyle çocuklar, dünya böyle sersemlerle dolu: Her bakkal illa han hamam yaptiracak, her küçük çobanin usaklari olacak, herkes kendinde olmayana böyle hayran hayran bakacak. Ondan sonrada çat diye çatlayacak.

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

İki Katır
İki katır yürüyormuş yan yana,

Biri yulaf yüklüymüş, biri para:

Köylülerden tuz vergisi toplamışlar,

Koca bir heybe dolusu mangır.

Para yüklü katırda bir çalım, bir çalım,

Başı havalarda,

Boynunda çıngırak şıngır mıngır:

Zenginim zengin der gibi, sağa sola.

Derken eşkıyalar sökün etmiş;

Doğru vergi katırının üstüne tabii…

Yakalamış geminden, durdurmuşlar.

Katır diretmiş, savunmaya kalkmış parayı.

Eşkıyalar da veryansın etmiş sopayı.

İşte o zaman ağlamış katır,

Ve dert yanmış tanrılara:

— Ben böyle mi olacaktım, demiş, Yulaf yüklü katıra

Fiske bile vurulmasın da, Ben dayak yiyeyim ölesiye!

— Ya, kardeş, demiş öteki;

Yüksek işler iyilik getirmez her zaman; Yulaf taşımakla kalsaydın benim gibi, Başına bir belâ gelmezdi.

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

Şehir Faresi İle Tarla Faresi
Çok eskiden tarla faresi ile şehir faresi arkadaş olmuş. İkisi birbirlerini çok severmiş. Aralarında güzel bir dostluk kurulmuş.

Şehir faresi sık sık tarla faresini ziyaret edermiş.

Birlikte kırlarda güle oynaya vakit geçirirlermiş. Diledikleri kadar koşar, zıplar, yuvarlanırlarmış…

Bir gün şehir faresi arkadaşını yemeğe davet etmiş.

-Bu . akşam bize gel. Sana güzel bir sofra hazırlayayım. Azıcık miden bayram etsin, demiş.

Bu davete tarla faresi çok sevinmiş. Yiyeceği yemeklerin hayalini kurmaya başlamış. Bütün gece rüyasında peynirler, tatlılar, pastalar görmüş.

Bu arada şehir faresinin evinde bir telaş bir telaş… Çeşit çeşit yiyecekler, pastalar hazırlanmış. Bütün gün koşturup . durmuş.

Akşam tarla faresi kalkıp gelmiş. Bakmış, masanın üzeri çeşit çeşit yiyeceklerle dolu. Masada hiçbir şey eksik değilmiş.

Hemen sofraya oturmuşlar. Ziyafet neşeli başlamış.

Tarla faresi önce pastadan bir lokma alacakmış. Tam çatalını uzatmış, dışarıdan sesler gelmiş.

Şehir faresi hemen deliğine kaçmış. Ardından da tarla faresi kendini zor atmış deliğe.

Korkudan kalpleri küt küt atıyormuş.

Tarla faresi sormuş:

-Evin kedisi olabilir mi?

Şehir faresi cevap vermiş: Yeniden sofraya oturmuşlar. Ama artık neşeleri kaçmış, tedirgin olmuşlar.

Tarla faresi bu kez çatalını böreğe uzatmış. Tam lokmayı ağzına atacakmış, yine sesler işitmişler.

Apar topar ikisi de kendilerini deliğe atmış. Yüzleri korkudan sapsarı olmuş.

Korkudan tir tir titriyorlarmış.

Tarla faresi sormuş:

-Evin hanımı olabilir mi?

Şehir faresi cevaplamış:

-Belki odur bilemem.

Sesler kesilince delikten çıkmışlar.

Şehir faresi:

-Kusura bakma. Bazen böyle şeyler oluyor. Haydi yemeğimize devam edelim, demiş.

Tarla faresi:

-Bu kadar yeter! Korku içinde yemek istemem, demiş. Yarın sen bana gel. Kuru ekmek yeriz belki ama kimse de bizi korkutamaz.

Kurtla Kuzu
Kim daha güçlüyse hep odur haklı; İnanmayan dinlesin bu masalı.

Kuzunun biri su içiyormuş Pırıl pırıl bir dereden. Aç bir kurt çıkagelmiş yukardan, Av peşinde besbelli.

— Vay, demiş öfkeyle; Sen kim oluyorsun da, Suyumu bulandırıyorsun benim? Şimdi anlatırım ben sana.

— Aman efendim, demiş kuzu; Kızmayın da bir bakın nerdeyim. Ben nasıl bulandırırım suyunuzu, Akıntı benden yana.

Siz yukardasınız.

Ben yirmi adım aşağıda.

— Onu bunu bilmem, demiş canavar; Bulandırıyorsun işte, o kadar.

Hem dahası var, hımbıl:

Sen bana küfretmişsin geçen yıl.

— Nasıl olur Devletlim, demiş kuzu; Geçen yıl dünyada yoktum.

Süt kuzusuyum, baksanıza.

43

— Sen değilsen kardeşindir, ukala.

— Kardeşim yok ki küfretsin size.

— Seninkilerden biridir öyleyse; İşiniz gücünüz beni çekiştirmek, Çobanlarınız, köpeklerinizle birleşerek. Hepsini anlattılar bana.

Size artık haddinizi bildirmeli,

Deyip kesmiş devletli;

Kaptığı gibi kuzuyu doğru ormana

Ve orada

Görmüş hesabını güzelce;

Danıştayı, yargıtayı, hepsi içinde.

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine

Çok Başlı Ejderhayla Çok Kuyruklu Ejderha
Türk padişahının bir elçisi
Alman imparatoruna gelmiş bir ara
Tarihlerin yazdığına göre bu elçi
Kendi padişahını övmüş Almanlara
-Bizim sultan, demiş;
Çok daha kudretlidir sizin imparatordan
Almanın biri üstelemiş:
-Bizimkinin öyle beyleri var ki, demiş;
Her biri bir devletin başıdır,
Her bey ayrı bir odu çıkarır.
Türk elçisi uyanık adammış,
Lafın altında kalmamış:
-Evet, demiş; duymuşluğum var
Başlarına buyrukmuş sizin beyler
Ama bakın bu durum ne getirdi aklıma
Olmayacak bir şey, ama oldu, ben gördüm.
Çitle çevrili bir yerde oturuyordum,
Bir de baktım yüz başlı bir ejderha,
Yüz başını birden
Geçirmiş çitin deliklerinden.
Sen gel de korkma,
Kanım donacaktı neredeyse.
Ama korktuğumla kaldım, o başka.
Ejderhanın başları girdi,
Gövdesi giremedi çitten içeri.
Bitti derken bu korkulu rüya,
Birde baktım bir başka ejderha;
Bu seferki tek başlı, yüz kuyruklu,
Geldi çitin önünde durdu.
Ben başladım yine
Ecel terleri dökmeye.
Bu ejderhanın tek başı
Giriverince bir delikten,
Gövdesi, kuyrukları, muyrukları
Süzülüp geldi ardından,
Deliği açtıkça açaraktan.
Anladınız mı ne oluyor
Bu iki ejderha?
Biri sizin imparator,
Biri bizim padişah
Hırsızlar Ve Eşek
İki hırsız, çaldıkları bir eşek yüzünden kavga etmeye başlamışlar. Hırsızlardan biri satalım, diyor­muş; öteki ise satmamakta direniyormuş. Sonunda kavgaya tutuşmuşlar, Başlamışlar yumruk yumruğa kavga etmeye…
Onlar sille tokat kavga ededursun, bir üçüncü hırsız gelmiş eşeği çekip götürmüş.
Eşek, bazen bir ülkedir. Hırsızlar ise krallar.O kadar savaşırlar, uğraş verirler; fakat aldıkları . hiçbir ülke kendilerine kalmaz.Onlar savaşadursun, hatta üçü de savaşsın; bir dördüncü hırsız çıkar, üçünün de canına okur.
Yapılacak en güzel şey uzlaşmaktır. İnsanlığa faydalı olan en güzel şey ne ise onu yapmaktır.
Ne diyelim,anlayana…

Lafonten Hikayeleri La Fonten Hikayeleri Fabl Hikayeleri
Jean de La Fontaine
Tilki hocanın iyiliği tutmuş bir gün
Hacı leyleği yemeğe buyur etmiş
– Ama, demiş tilki, bizde misafir
Umduğunu değil bulduğunu yer.
Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş
Bir çorba çıkarmış topu topu
O da sulu mu sulu
Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta.
Leylek gagasıyla uğraşadursun
Tilki bitirmiş hepsini bir solukta.
Leylek kızmış, ama çekmiş sineye.
Bir zaman sonra
O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe.
– Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem?
Ben dostlara naz etmesini sevmem.
Tam saatinde gelmiş.
Leyleğe türlü diller dökmüş.
Şu güzel bu güzel,
Hele yemeğin kokusu
Gel iştahım gel!
Gerçi tilkilerin iştahı
Pek nazlı değilmiş ama
Et kokusu başka şeymiş.
– Kuşbaşı galiba, demiş
Bayılırmış etin böylesine
Hele kıvamında pişmişine.
Derken yemek sofraya gelmiş,
Gelmiş ama nasıl?
Kokusunu al, eti arada bul!
Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde
Tam leyleğin gagasına göre
Tilki burnunu burgu etse nafile.
Kısmış kuyruğunu evine dönmüş.
Aç kaldığına mı yansın
Bir kuşa rezil olduğuna mı?
El alemi aldatanlar
Bu masal size:
Bir gün sizi de sokarlar
Kurduğunuz kafese …

LA FONTAINE
Çeviri: Sabahattin Eyüboğlu

Horozla İnci
Horoz çelebi bir gün
Bir inci çıkarmış çöplükten.
Hemen kuyumcuya gitmiş:
– İyi bir şeye benziyor, demiş;
Gel al şunu da,
Bir mısır tanesi ver bana.

Cahilin birine babası,
Bir kitap bırakmış ölürken,
Eski bir el yazması.
Hemen gitmiş kitapçıya:
– Bak, demiş,Kapağı meşinden.
Gel al şunu da,
Bir liracık olsun ver bana.

La Fontaine
Türkçe : Sabahattin Eyuboğlu /
Bütün Masallar / Cem Yayınları

Meşeyle Saz
Meşe bir gün saza demiş :

” Doğrusu Tanrı size gadirlik etmiş.
Minnacık bir serçe konsa üstünüze beliniz bükülüverir.
Suları ürperten seher yeli baş eğdirir size..

Bir de benim şu dağ gibi gövdeme bak !
Güneş bile zor giriyor içime , fırtına dallarıma oyuncak..
Her esen yel sana bora , bana kasırgalar meltem..
Bari gelip gölgemde yaşasan da üzerine kanat gersem.
Ama sizin soyunuz nedense gider sulu rüzgarlı yerlerde biter..
Acıyorum sizlere , doğa haksızlık etmiş sazlara..”

” İyi yüreklisin ” demiş saz meşeye.

Eksik olma ama bizim için üzülme.
Benden çok sen kork rüzgardan.
Ben eğilirim kırılmam..
Doğru bugüne kadar dayanmışsın , dimdik durmuş , boyun eğmemişsin..
Ama sertin serti var , bakarsan bir gün sen de rastlarsın.
Demeye kalmamış rüzgar patlamış , öyle bir karayel ki ..
O güne dek kimse rastlamamış böylesine.
Rüzgarların anası kuzey , en azgın oğlunu salmış dünyaya..
Saz eğilmiş , meşe dayanmış, karayel arttıkça artmış.
Sonunda birdenbire gelmiş meşenin hakkından..
Göklere değen başını sermiş yere , köklerini çıkarmış yedi kat yerden..

İki Boğa İle Kurbaga
Bir düve ile otlağını kim ele geçirecek diye
Dövüşüyordu iki boğa
Ah ediyordu bir kurbağa
Ahbaplarından biri sordu ona
Derdiniz ne?
Görmüyor musun dedi o
Bu kavganın sonunda
Kovalanıp sürülecek boğalardan biri
Elden çıkacak bu çiçekli yerleri
Bu çayırlıkta hüküm süremeyecek artık
Ona mesken olacak bizim bataklık
Suyun dibinde bile çiğneyecek bizi
Kah birimizi, kah ötekimizi
Sen bu düve hanımın yaptığına bak
Kabak bizim başımıza patlayacak
Haklıydı bu kaygısında kurbağa
Boğalardan biri kaçıp sığınınca gezer oldu
Saatte yirmi kurbağa ezer oldu
Ne yazık! Bu her zaman böyledir
Büyükler tepişir
Küçükler ezilir.
Güvercinle Karınca
Cok susayan bir güvercin, su icmek icin bir dere kıyısına inmiş. Tam egilip icerken bir karıncanın
suya düştügünü görmuş. Zavallı karınca, sudan cıkmak icin cırpınıp duruyormus. Güvercin, karıncaya cok acımış. Kıyıdan aldıgı bir çöpu suya bırakmış. Karınca da çöpe tutunarak kıyıya cıkmış. Bu sırada oradan gecen bir avcı, güvercini görünce . sevinmiş. Ne güzel bir av.” diye düşünmüş. Her şeyden habersiz güvercine silahını cevirip nişan almış.
Karınca bunu görunce, avcının cıplak topuğundan ısırmış. Avcı da acı ile haykırmış. Avcının sesini duyan güvercinde havalanıp ucmuş. Böylelikle karınca da güvercinin yaptığı iyiligin altında kalmamış.

Aslanla Fare
Ormanlar kralı aslan ormanda bir gün avlanmaktan gelmiş, yatmış uyuyormuş. Minik bir fare aslanın üzerinde dolaşmaya başlamış.Aslan sinirlenerek uyanıp fareyi yakalayış. Tam öldüreceği sırada fare yalvarmış:
-Ne olur beni bırak! Gün olur benimda sana bir iyiliğim dokunur, demiş.
Aslan farenin bu sözlerine gülerek:
-Sen küçük bir faresin, bana ne iyiliğin dokunur ki deyip,fareye acımış ve fareyi bırakmış.
Fare sevinerek oradan uzaklasmış
Aradan zaman geçmiş, Aslan birgün avcıların kurduğu tuzağa yakalanmış.
Aslan çırpınmış, bağırmış ama tuzaktan bir türlü kurtulamamış. Oradan geçmekte olan minik fare aslanın bu durumunu görmüş. Hemen dişleri ile tuzağın iplerini kemirerek kesmiş. Aslanı tuzaktan kurtarmış.
Fare aslana:

– Beni küçük diye beğenmiyordun. Bak. senin canını kurtardım, demiş.
Aslan, böylece yapılan bir iyiliğin karşılıksız kalmayacağını anlamış.

Bu yazı toplamda 10225, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share
Ev ve İş Telefonu Başvurusu Yapmak İçin; Buraya tıklayınız...

Okuyucu Yorumları

  1. kübra cemile ayşanur telli |

    emğe saygı ama yazıları biraz da büyük yaparlarsa daha iyi olur:):):):):()

  2. acıların cocuğu |

    çok tşk ederim

  3. fadik |

    çok bilgi verdiniz sağolun

  4. şeyma |

    lafontenın eserlerinin genel özellikleri

CommentYorum