cnc, istanbul, torna, işleme merkezi


”BU ESERLERİ TÜM GENÇLERİN OKUMASINI ARZU EDİYORUM”

Yazar bot

Her türlü güncel ve genel bilgi rafist.com

”BU ESERLERİ TÜM GENÇLERİN OKUMASINI ARZU EDİYORUM”

Başbakan’dan gençlere tavsiye
Başbakan Erdoğan, Bağlarbaşı Kültür Merkezinde düzenlenen ”Üsküdarlı Bir Entelektüel: Cemil Meriç’i Anma Programı”na katıldı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yazar Cemil Meriç’in gösterdiği yolun ”ayrılığın değil, birliğin yolu” olduğunu ifade ederek, ”Bakın şu yakınması, özellikle yaşadığımız şu süreçte ne kadar manidardır, evet, aynı ruh haliyle Cemil Meriç’in bir cümlesini tekrarlıyorum; (Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye çalışan zavallılar… Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi…)” dedi.

Erdoğan, Üsküdar Belediyesi tarafından Cemil Meriç’in vefatının 21. yıl dönümü dolayısıyla Bağlarbaşı Kültür Merkezinde düzenlenen ”Üsküdarlı Bir Entelektüel: Cemil Meriç’i Anma Programı”na eşi Emine Erdoğan ile katıldı.

Burada yaptığı konuşmada sözlerine, Cemil Meriç’i ”rahmetle, minnetle ve şükranla” yad ederek başlayan Erdoğan, Meriç’in, 20. yüzyıl Türk düşünce hayatının en parlak yıldızlarından biri olduğunu vurguladı.

Cemil Meriç’i özellikle Türkiye’nin şu günlerinde yad etmenin, onun eserlerinin verdiği mesaja bu dönemde yoğunlaşmanın son derece ufuk açıcı ve yol gösterici olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Bütün hayatını, bütün zamanını hakikati arama sevdasına adayan bir düşünürün, dünyada soğuk savaş rüzgarlarının estiği, Türkiye’de ideolojik kutuplaşmanın büyük acılar yaşattığı bir dönemde, bütün ideolojik kabukları kırması, kendi ifadesiyle onu ‘düşünce semamızda’ biricik kılmıştır. Binbir sıkıntı içinde doğru yolu bulmaya çalışan bizim kuşağımızın katı ideolojik kabuklar içinde kalmamasında Cemil Meriç’in hissesi büyük olmuştur. Türkçe’nin lezzetini, Türkçe düşünmenin hazzını, bilmediğimiz dünyalara uzanmanın tadını bizim kuşaklarımıza Cemil Meriç kazandırmıştır.”

Başbakan Erdoğan, Cemil Meriç’in Doğu ve Batı’yı aynı anda kucaklayan zengin bir dünyası olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

”Gençlik yıllarımızda onun düşünce zenginliğiyle derin tecessüsü gözlerimizi kamaştırıyordu. Çünkü o yıllarda Türkiye’de herkesin ayrı yazarları, ayrı düşünürleri vardı. Bir kesimin okuduğu yazarı diğer kesim okumazdı. Gençlik de siyaset de her gün şiddetin sınırlarındaydı. Ön yargılar besleniyor, ideolojik kabuklar sürekli katılaşıyordu. Oysa Cemil Meriç, çok başka bir yerden konuşuyordu. Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu yeni terkipler kuruyor, Doğu’ya da Batı’ya da bakışımızı derinden etkiliyordu. Hint şairi Tagor’un şu mısralarını zihnimize kazıyordu; (Düşüncenin her korkudan azad olduğu bir ülke/Bir ülke ki insanları dimdik/Dünyalar duvarlarla bölünmemiş/Kelimeler gönlün derinliklerinden fışkırır/Emek kemale uzatır kollarını/Aklın ırmağı ön yargıların karanlık çölünde kuruyup gitmemiş/ Ne olurdu Tanrım, benim yurdum da böyle bir ülke olsa).”

Cemil Meriç’in, Nazım Hikmet’i de Necip Fazıl’ı da Doğu’yu da Batı’yı da anlamaya çağırdığını ifade eden Erdoğan, ”Meriç, tarihimizle bizi barıştırıyor, politik kabullerin dışında bir yüksek dil ve düşünce zevkinin kozasını örüyordu” diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, bu aykırı ve sancılı sesin uzun yıllar görmezlikten gelindiğini, ama aradan geçen zamanın, o özsüz ideolojik kutuplarda yer alan aydınları değil, Cemil Meriç’i doğruladığını anlattı.

ZAMANLA DAHA DOĞRU ANLAŞILDI

”Bundan 22 yıl önce ülkemizin en güzel şairlerinden Cahit Zarifoğlu ile Cemil Meriç peş peşe bu dünyadan gidince yüreğimizin yandığını dün gibi hatırlıyorum” diyen Erdoğan, düşünce seması açıldıkça birçok yazar, düşünür, edebiyatçı, sanatçı ve aydın gibi Cemil Meriç’in de zamanla daha doğru anlaşıldığını, daha nitelikli okuyuculara ulaştığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Cemil Meriç, herkesin en keskin sloganlarla kutuplara savrulduğu, şiddetin gençliğimizi rehin aldığı 1970’li yıllarda, (sağ ve sol… çılgın sevgililerin ve şuursuz kinlerin emzirdiği iki ifrit) diyerek, bizi orta yola, aklıselime, ilme, irfana çağırdı. O, bugünkü Türkiye için de büyük anlamlar taşıyan şu gerçeği bundan 35-40 sene evvel söyledi. Dedi ki (Düşünce hürriyeti, düşünce namusu, gerici-ilerici gibi mülevves kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar). Cemil Meriç bizim dünyamızdan hasretle gitti.”

Bugün ne yazık ki hala Türkiye’de düşünceye hürriyet hakkı verilip verilmeyeceğinin konuşulduğunu ve tartışıldığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

”Ne yazık ki hala siyasetçilerimiz hatta aydınlarımız bile o mülevves kelimelerin tasallutundan kurtulamadı. Bu yüzden hala siyaset üretmek, düşünce üretmek büyük bedel gerektiriyor, büyük yürek taşımayı gerektiriyor. Oysa aklın yolu, ilmin yolu, irfanın yolu bizi birbirimizi reddetmeye değil, birbirimizi anlamaya götürür. Cemil Meriç’in bize gösterdiği yol, ayrılığın değil, birliğin yoludur. Bakın şu yakınması, özellikle yaşadığımız şu süreçte ne kadar manidardır. Evet, aynı ruh haliyle Cemil Meriç’in bir cümlesini tekrarlıyorum; (Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye çalışan zavallılar… Karanlığa o kadar alışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi…)”

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

Meriç’i kendi eserlerinin anlattığını ifade ederek, Meriç’in özellikle ”Bu Ülke”, ”Kültürden İrfana/Umrandan Uygarlığa”, ”Işık Doğudan Gelir”, ”Mağaradakiler”, ”Bir Dünyanın Eşiğinde” ve ”Kırk Ambar” adlı eserlerini tüm gençlerin okumasını arzu ettiğini söyledi.

”Bu sözlerimi nezaket olsun diye değil, bu ülkenin geleceği için yüreği yanan bir insan olarak, bugün hala 1970’li yılların kısır çekişmelerini, kavram karmaşalarını aşamamış olmanın ıstırabını dile getirmek için söylüyorum. Bizim nesillerimiz büyük meşakkatler gördü, bizden önceki nesiller çok daha ağır sıkıntılar yaşadı, ama inşallah bu ülkede yeni nesiller, ‘Kültürden İrfana’ geçen köprüleri yıkmadan, birbirini doğru anlayarak, birbirinin vicdanı olarak yeni köprüler inşa eder ve geleceğe emniyet içinde yürürler. Tek arzumuz, tek temennimiz budur. Burada merhum Cemil Meriç’in manevi ve maddi mirası önünde olduğu gibi bütün çabamız, bütün gayretimiz bunun içindir.”

SİYASETİMİZİ, HAYATIMIZI DÜŞÜNCE DÜZEYİMİZ BELİRLİYOR

Başbakan Erdoğan, bir siyasetçi ve bir Başbakan olarak böyle bir platformda yüreğinin sesinin politik mülahazalara kurban edilmesini asla istemediğini ifade ederek, şunları kaydetti:

”Ama bir gerçeği dile getirmek zorundayım; evet Cemil Meriç zor bir zamanda bu ülkenin vicdanı olmayı seçti, sağ geleneğin de sol geleneğin de açıklarını bize göstererek, bizi ön yargılardan kurtulmaya çağırdı, kısaca Türkiye’de düşüncenin, tefekkürün çıtasını yukarıya çekti. Sloganların değil, ilmin, irfanın yolumuzu aydınlatacağını bize gösterdi. Cemil Meriç’in düşünce dünyasına bugünden bakarsak, şunu söylemek zorundayız; unutmayalım ki dün de bugün de siyasetimizi, hayatımızı düşünce düzeyimiz belirliyor.”

Başbakan Erdoğan, yarın daha hür, daha özgür olunup olunmayacağının da bugünkü düşünce ve idrak düzeyine bağlı olduğunu vurgulayarak, düşünceyi, dolayısıyla ferdi, ailevi, siyasi, hukuki kararları, dogmalar ve ideolojilerin değil, hür bir akıl ve vicdanın belirlemesi gerektiğini söyledi.

Madden ve manen zenginleşmede ve özgürleşmede siyasetin, ekonominin ve kurumların tek belirleyici olduğunu söylemenin, bu topluma ve bu büyük millete çok büyük bir haksızlık olduğunu kaydeden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Türkiye’nin evrensel ölçülerle medeni yürüyüşünü sürdürmesi için, bu yürüyüşün akamete uğramaması için, bu toplumun refahı ve huzuru için, demokrasinin, özgürlüklerin bu ülkenin bütün vatandaşlarını kuşatması için, fikir ve teşebbüs hürriyeti için hepimiz ama istisnasız hepimiz, muhakkak ön yargılarımızla yüzleşmek zorundayız. Yanlışlarımızla yüzleşmeden, objektif ve ön yargısız şekilde hakikati aramadan bir yere varamayız.”

Bu ülkenin sanatçılarına, edebiyatçılarına, düşünürlerine ve araştırmacılarına hitap etmenin kendisi için büyük bir imtiyaz olduğunu dile getiren Erdoğan, Cemil Meriç’in ülkesinde düşünce yolculuğunun da en az bu ülkeyi yönetmek kadar meşakkatli bir iş olduğunu bildiğini söyledi.

HEPİMİZ İÇİN BÜYÜK BİR ÖRNEK

Medeniyetin merkezinde yer alan bir ülkenin aydını, yazarı ve sanatçısı olmanın da zor olduğuna işaret eden Erdoğan, ”Bütün bu zorlukları hayatı boyunca göğüsleyen Cemil Meriç’in, zıtlıkları bu topraklara ait bir yürek zenginliği içinde yeni bir terkibe ulaştırması hepimiz için büyük bir örnek teşkil ediyor” diye konuştu.

Bu ülkenin reddi miras ederek değil, tam aksine sahip olduğu muazzam birikime sahip çıkarak mesafe alabileceğini vurgulayan Erdoğan, ”Hiç kimse bu ülkenin çocuklarının vicdanını inciterek, zihinlerini daraltarak, medeniyet çıtamızı yükselteceğimizi söyleyemez” dedi.

Erdoğan, düşünce hayatı zenginleşmeden ve özgürleşmeden, siyasetin de hayatın da zenginleşemeyeceğini söyledi.

AYTMATOV’UN VEFATI

Cemil Meriç’e Allah’tan rahmet dileyen Erdoğan, konuşmasında, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Türk dünyasının büyük düşünürü Cengiz Aytmatov’u da rahmetle andığını dile getirdi.

Özellikle ”Selvi Boylum Al Yazmalım”, ”Cemile”, ”Gün Olur Asra Bedel”, ”Toprak Ana”, ”Beyaz Gemi” gibi ölümsüz eserleriyle tüm dünyanın tanıdığı Cengiz Aytmatov ile 19 Ekim 2003’te Bişkek’te uzun ve dostane görüşmeleri olduğunu anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

”O günün benim için ayrı bir önemi vardı. Dostum, Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç vefat etmişti ve ben Başbakan olarak resmi bir ziyaret için Bişkek’teydim. Cengiz Aytmatov ile müşterek rüyamız olan Türk dünyasının geleceği üzerine heyecan yüklü konuşmalarımız oldu. Sovyet sisteminin dağılmasından sonra, bağımsız Kırgızistan’ı bir diplomat olarak Avrupa Birliği’nde, NATO’da ve UNESCO’da başarıyla temsil eden Aytmatov, evrensel bir yazar olduğu kadar ciddi bir devlet adamıydı. Türkiye’nin kalkınma ve gelişme hızından büyük heyecan duyuyordu. Merhum Aytmatov’un vefatı vesilesiyle Kırgız kardeşlerimiz başta olmak üzere bütün edebiyat, sanat dünyasına baş sağlığı diliyorum.”

Başbakan Erdoğan, bugün okulların tatil olduğunu anımsatarak, ”Diliyorum ki bütün çocuklarımız bu yaz tatilinde Cemil Meriç’in ve Cengiz Aytmatov’un eserlerini tanısınlar, okusunlar” diye konuştu.

Anma programına katılan Cemil Meriç’in kızı Ümit Meriç de davetlileri selamlama konuşması yaptı.

Programda daha sonra Topkapı Sarayı Müzesi Başkanı Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Mete Tunçay, yazar Adalet Ağaoğu ve Dücane Cündioğlu, ”Cemil Meriç: Tefekkül ve Tahayyül” konusunda sunum yaptı.

Gecede, Ruhi Ayangil, Fırat Kızıltuğ ve Memduh Cumhur, Cemil Meriç’in sevdiği ve dinlediği eserlerden örnekler sundu.

Başbakan Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan ile diğer katılımcılar, konseri büyük bir beğeniyle dinledi.

Başbakan Erdoğan ile eşi Emine Erdoğan, Bağlarbaşı Kültür Merkezinde açılan ve Cemil Meriç’in fotoğrafları, özel eşyaları ve kitaplarının yer aldığı sergiyi de gezdi.

CEMİL MERİÇ’İN ÖZ GEÇMİŞİ

Yazar ve çevirmen Cemil Meriç, 12 Aralık 1916’da Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde doğdu.
Hatay’da Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi’ni bitiren Meriç, bir süre ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü, tercüme kaleminde reis muavinliği yaptı.

İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olan Meriç, 1941’den itibaren ”İnsan”, ”Yücel”, ”Gün”, ”Ayın Bibliyografyası” dergilerinde yazmaya başladı.
Cemil Meriç, 1942-1945 yılları arasında Elazığ Lisesinde, 1952-1954 yılları arasında ise İstanbul’da Fransızca öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde yabancı diller okutmanlığı görevinde bulunan Meriç, Sosyoloji bölümünde dersler verdi.

Fransızca, İngilizce ve Arapça bilen Meriç, 1955’de görme yeteneğini kaybetti, ama öğrencilerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü.

Meriç, 1974’te İstanbul Üniversitesinden emekli oldu ve yılların birikimini art arda kitaplaştırmaya başladı. Yazar Cemil Meriç, 13 Haziran 1987’de vefat etti.

Cemil Meriç’in ilk yazısı 1928’de Hatay’da ”Yeni Gün Gazetesi”nde çıktı. Sonra ”Yirminci Asır”, ”Yeni İnsan”, ”Türk Edebiyatı”, ”Yeni Devir”, ”Pınar”, ”Doğuş ve Edebiyat” dergilerinde yazılar yazan Meriç, Hisar dergisinde ”Fildişi Kuleden” başlığıyla sürekli denemeler yazdı.

Gençlik yıllarında Fransızca’dan tercümeye başlayan Meriç, Hanore de Balzac ve Victor Hugo’nun birçok eserini Türkçe’ye kazandırdı. Batı medeniyetinin temelini araştıran Meriç, dil meseleleri üzerinde önemle durdu.

”Umrandan Uygarlığa” ve ”Kırk Ambar” isimli eserleriyle iki defa Türkiye Milli Kültür Vakfı ödülünü kazanan Meriç, ”Kırk Ambar” isimli eseriyle ayrıca Ankara Yazarlar Birliği Derneğinin ”Yılın Yazarı”, Kayseri Sanatçılar Derneğinin ”İnceleme” ödülünü, ”Kültürden İrfana” isimli eseriyle Türkiye Yazarlar Birliğinin ”Yılın Fikir Eserleri” ödülünü almaya hak kazandı.

AA

Bu yazı toplamda 1702, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share
Ev ve İş Telefonu Başvurusu Yapmak İçin; Buraya tıklayınız...

CommentYorum