cnc, istanbul, torna, işleme merkezi


GUN

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Vahşi batının yalnız ve acımasız insanları kovboylarla ilk defa Amerikan filmleri ve Red Kit isimli çizgi roman ile tanıştık. Özellikle Lucky Luke (Red Kit ne berbat bir çeviridir!)’ın “Ben yalnız bir kovboyum..” diye başlayan şarkısı hepimizin aklında kovboyların yalnız yaşayan, karizmatik silahşörler olduğu fikrini yerleştirdi. Özellikle adamın bir işi hallettikten sonra kimseye haber vermeden kırmızıya kaçan hava eşliğinde atı Düldül ile huzurlarımızdan ayrılışı çok şekil bir olaydı. Gerçi aynı şeyi sevdiğim biri yapsa ona fena çatarım ama nedense kendim yapsam 5 dakika sonra “Uff çok pis şekil yaptım lan hehe” diye düşünürüm. Bu ortadan kaybolma geyiğini çok sevdiğim gizemli bir yazar olan Jerome David Salinger da yapmıştır ve gönlümde taht kurmuştur. Adam 3-4 gizemli ve etkileyici kitap yazdıktan sonra ortalıktan kaybolmuş ve onu bir daha da gören olmamış. Şu an yaşayıp yaşamadığı bile bilinmiyor ve belki de hâlâ sakladığı hikâyeleri olduğu iddia ediliyor. Çok karizmatik valla. (Nereden nereye geldik yahu!) Her neyse, oyunumuz da karizmatik bir kovboyu canlandırdığımız GUN isimli aksiyon oyunu arkadaşlar. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, “kovboy” ismi İngilizce bir kelime olan “Cowboy”dan gelmiştir. “İnek çocuk” yani. devamı »

Bu yazı toplamda 1180, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

GT Legends

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

İşin içinde araba varsa, biliniz ki o iş iyi bir iştir. Ama eğer yeni-eski olayı varsa iş karışabilir. Kimi 40 yaşında bir arabanın özlemini çeker, kimi en fazla bir senelik bir bebeğin… Her ne kadar yeniler cazip olsa da, bunların da ataları vardır ve tanınması gerekir. İşte bu tanıtma konusunda GT Legends ve bunun gibi oyunlar devreye giriyor. Günümüzdeki arabaların dedesi sayılabilecek otomobiller, “Var mı bana viraj aldırabilecek ulen?” dedirtilerek karşımıza getiriliyor. Evet; bir inceleme yazısının girişi ne kadar zorsa, bu “odun”lara da viraj aldırmak o kadar zor. Ama bu konunun da bir vakti-zamanı var…

Oyuna başlamadan, yani menüye gelmeden önce şekil bir tanıtım videosu izliyoruz. “Aha, ben buradayım!” demese bile, kötülenemez bir video. “Tamam ya iyidir bu oyun” diye iç geçirirken video bitiyor ve tüm hevesinizi kıran, apışıp kalmanıza neden olan, kötü ile berbat arası bir seviyedeki menüye ayak basıyorsunuz. Sizleri bilmem ama ben direkt ayarlara uçarım oyunlarda. Eğer bu oyunu oynayacaksanız peşin peşin gitmeniz zaten sizin için daha iyi olacaktır. Kontrollere bakmazsanız, oyuna girdiğinizde, ağzınızdan, çıkmaması gereken sözler çıkabilir. Kontrolleri bu denli saçma hazırlamakla neyi amaçladıkları konusunda hâlâ bir fikrim yok. Bu büyük kontrol krizini aştıktan sonra -eğer aşmazsanız oyuna hiç girmeyin- ana menüye bir daha göz atıyorsunuz. Solda bir liste şeklinde hazırlanan menüye, sağ taraftaki kısa araba videoları eşlik etmekte. Bu kısmın altında: devamı »

Bu yazı toplamda 984, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Grand Theft Auto: San Andreas

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, nasıl zevkler ve renkler konusunda yapılan tartışmaların sonu yoksa, GTA: San Andreas’ı da anlatmanın bir sonu yok. Elimden geldiğince çok şeye değinerek, belki de tarihin en mükemmel oyunu olan “GTA: SA”yı size anlatmaya çalışacağım. Bakalım bunu başarabilecek miyim…
Biliyorsunuz, GTA serisinin en önemli özelliği, kendi türünü yaratan bir oyun olmasıdır. Oyunun türü sorulduğunda düşünürsünüz, düşünürsünüz ve şunu söylersiniz: GTA türü. Hiçbir türe sığmayan, hiçbir tanıma uymayan ve oyunculara sınır tanımaksızın oyun keyfi yaşatan bir oyundur GTA… Çok mu şiirsel oldu? O zaman bulduğum gerizekâlı bir espriyi yapayım da bu moddan çıkalım: Görünen o ki Sabancı Holding oyun piyasasına da el atmış… GTA “SA”.
GTA serisinin zirve yaptığı oyun, Vice City idi. Şimdi ise daha önceki oyunun geçtiği Vice City’nin 4 katı büyüklüğündeki San Andreas’ta maceralarımıza devam ediyoruz. Bu kez, Carl Johnson olarak… Bu yazıda ne oyunun karakterlerinden, ne oyunun geçtiği yerlerden ne de silahlardan söz edeceğim. Bütün bu bilgileri gtatr.com isimli sitemizden fazlasıyla alabilirsiniz. Sadece şunu hatırlatayım, oyun koca bir eyaleti paylaşamayan sokak çetelerinin mücadelelerini konu alıyor. Biz de CJ(Carl Johnson) olarak bu çetelerden birine üyeyiz: Grove Street Families. Oyunu iki türlü oynayabilirsiniz. devamı »

Bu yazı toplamda 1151, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Gotcha!

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Hatırlar mısınız eskiden -hatta hâlâ var- FPS oyunlarının çocukları şiddete yönelttiği, insanları hırslandırdığı ve bu yüzden de dünyadaki suç oranının arttığı konusunda tartışmalar vardı. Bunu yenmenin tek yolu ise FPS, TPS gibi oyun türlerinden vazgeçmekti. Ya da kandan vazgeçmek…

İşte Sixteen Tons Entertainment kandan vazgeçme yöntemini uyguladı ve “Al, oyna, sözlü yapacağım!” edasıyla önümüze “Gotcha!”yı koydu. Gotcha da bana biraz koydu çünkü bu oyunun spor oyunu mu yoksa bir FPS oyunu mu olduğunu yarım saat düşündüm. Ama en sonunda karar verdim ki bu bir FPS. Kansız FPS! Oyunumuz Gotcha, altı kişiden oluşan iki takımın birbirini boya silahlarıyla vurarak ve birbirlerinin bayraklarını çalmaya çalışarak oyunu kazanma mücadelelerini konu alan bir FPS oyunu. devamı »

Bu yazı toplamda 1022, bugün ise 2 kez görüntülenmiş

Share

Gears Of War

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

2005-2006 yılları içinde özellikle Xbox 360 platformunda ortalığı yıkıp geçen, adeta ödül törenlerinin vazgeçilmez adresi olan, ve milyonlarca kişi tarafindan LIVE çerçevesinde hala deli gibi oynanan Gears Of War, uzun bir hazırlık döneminin ardından nihayet PC platformunda da yerini aldı. Uzun dedim, sebebi ise Gears Of War’un gerçekten bazı yenilikler ile PC için baştan hazırlanmış olması. Extra harita ve hikaye modundaki farklılıkları ile oyunsuz kalmadığımız şu dönemde HDD’lerimiz için yeni bir yüz diyebildigimiz GOW, anlaşılan Locust istilasını pc’lerimize taşımaktan oldukça mutlu.

Warning! Locust Invasion!

Gears Of War bileceğiniz üzere PC için oldukça beklenilen bir yapımdı. Taktikal Aksiyon/ Korku türündeki oyunumuz insanoğlu ve yeni bir tür olan Locust’lar arasında geçen amansız bir savaşı bizlere anlatıyordu; unutulmaz bir oynanış ve grafikler ile elbette. devamı »

Bu yazı toplamda 5660, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Garfield

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Hip Games, Jim Davis’in çizdiği ve geçtiğimiz aylarda filmi de yapılan çizgi kahraman Garfield’ı çocuklar için bir platform oyununa konu edindi ve -şaşılacak iştir- adını da “Garfield” koydu.
Bildiğiniz gibi Garfield, John’un tembel ve tombul kedisidir ve Odie adında aptal bir köpek ile aynı evi paylaşmaktadır. Odie her haltı yer, evi mahfeder fakat o kadar şanslıdır ki John’a yakalanan hep Garfield olur. Oyunumuzun konusu da bundan farklı değil. Bir iş için dışarı çıkan John kahramanlarımıza eve göz-kulak-burun-boğaz olmalarını söyler. O gittiğinde ise Odie çoktan evi dağıtmıştır bile… “Ev bana kaldı!” diyerek keyif yapmayı düşünen Garfield’ın ise işi vardır: Evi toplamak! Bu arada oyunun konusunu anlatan video yu izlerken lütfen John’un sesine dikkat edin. Herif aynı Ata Demirer gibi konuşuyor!

devamı »

Bu yazı toplamda 998, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Game Tycoon

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Tycoon oyunlarının fazlalığından, ota bota tycoon oyunu yapılmasından bazı kesimler şikayetçi olsa da, “yeter artık cıvkı çıktı” deseler de, ne yalan söyleyeyim tycoon oyunları benim çok hoşuma gidiyor. İnsanlar “yeter artık bıktık bu tycoon oyunlarından” diye isyan ettikçe ben içten içe keyifleniyorum, her bir şeyin tycoon’u çıksın diye içten içe dua eder oluyorum. Ticarete yatkın, sürekli kazanmak isteyen bir yapım var herhalde, daha çok tycoon oyunu çıksın da daha fazla sektörde kategorimin lideri olayım diyorum. Her bir şeyde parmağım olsun, limonatacı da olayım oyun yapımcısı da, lunapark da işleteyim tatil köyü de işleteyim! Pembe panjurlu evim, boy boy çocuklarım olsun!

Bu kez, oyunun adından da anlayabileceğiniz gibi oyun yapımcısı oluyoruz ve oyun sektöründe liderliği ele geçirmeye çalışıyoruz. Tabiî ki oyun sırasında kodlarla filan uğraşmıyoruz, sadece işin piyasaya sürme, yapımcı işletme ve reklam yapma kısımlarıyla ilgileniyoruz. Oyun şirketinin sahibiyiz anlayacağınız. Oyun, 1982 yılında başlıyor ve günümüze doğru ilerliyor (yok geriye gidecekti). Normal bir insanı ancak 2-3 saat oyalayabilecek basit işleyişe göre, üniversitelerden genç programcıları, çalışanları kalitelerine göre belli bir maaşla işe alıyoruz ve belirlediğimiz projelerde onları çalıştırıp projeleri halka sunarak geçimimizi sağlamaya, şirketimizi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Tabiî her şey bu iki satırda göründüğü gibi basit değil, bu işin bir sürü ayrıntısı, bir sürü zahmeti var; hele hele projelerimizin her bir şeyiyle biz ilgileniyorsak! devamı »

Bu yazı toplamda 1264, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

Formula 1 2005

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Tuhaf…:) F1 2005’i anlatan en güzel söz.. Neden mi? Sony firması ayrıntılı yapayım derken bazı şeylerin üzerinde pek uğraşamamış da ondan. Ya da uğraşmamış. Sonuçta bu Formula 1 sevenlere hitap eden bir oyun olarak daha güzel olabilirdi. Bu oyun PS2 için tasarlanan diğer F1 oyunlarından daha iyi olsa da, oyunda kendi çizginizi belirleme özgürlüğüne yeteri kadar sahip değilsiniz. EA firması zamanında oyun içi grafiklere önem verirken, Sony daha çok oyunun arka yüzünde kalmış ama en önemli özelliklerine ağırlık vermiş.

Transformers oyuncaklarını bilirsiniz. Değişken tarzıyla hepimizin gönlünde ayrı bir yerleri vardır. Yani ben her zaman bir Optimus Prime’ım( baş kahraman) olmasını isterdim. Onunla uyuyup, onunla yemek yiyip, onunla hava atmayı hayal ettim. Formula 1 arabaları da hep bana Transformers arabalarını hatırlatır. Tanesi 1 milyon Dolar’ı bulan bu arabaların ne kadar dinamik ve mekanik özelliğe sahip olduğu aklımızın ucunda olması gereken bir durum. Bu nedenle bu arabaların kullanıldığı oyunlara daha değişik bir gözle bakmak gerekir. devamı »

Bu yazı toplamda 7629, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Football Manager 2008

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Bir Football Manager delisine Football Manager incelemesi yazdırmanın en büyük hezimeti, yapacağı giriştedir: “Kimse Football Manager’ın rakibi olma mücadelesindeki diğer türdeşleriyle arasına koyduğu aşılması güç mesafeyi tartışamaz herhalde; en fazla bu mesafenin boyutunu tartışabilir. İsimden avantajlı “..ama ProZone!”cu Championship Manager, gökdelenlerin tepesindeki “money talks”cu FIFA Manager ve garibanların menajerlik oyunu Premier Manager. Bu olası rakiplerin -şimdilik- hiçbiri, SI Games’i yerinden kaldıracak kadar heyecan vermiyor, üstelik, vermeye çalışıyormuş gibi de görünmüyor; sonuç da tek partili rejime taş çıkartan cinsten bir menajerlik salatası sunuyor ortaya. Peki, eldeki tek parti, artık yalnızca kendisiyle yarışan tek parti, her yıl daha da artan beklentileri karşılamak konusunda ne kadar başarılı? İşte mevcut tablo bozulmadığı sürece Football Manager değerlendirmelerinde ele alınması gereken bir numaralı soru bu.”

Kendisiyle yarışmaya başlayanların en büyük hezimetiyse, şayet takipçileri ve destekçileri varsa, her daim bir yarış oyunundaki time trial hayali aracı tarafından baskı altına alınıyormuş gibi bir önceki performanslarından daha yukarı çıkmak zorunda olmaları ve her yüksek performansın daha da fazla efor gerektirmesi; unutmamalı ki kazananlar asla doymazlar. Bu yüzdendir ki bu kazananlar en yakın rakipleriyle aralarında belli bir fark oluşturduktan sonra kendilerini daha fazla efora sevk etmemek için oluşturdukları üst düzey performansa bir kilit atarlar ve sonraki performanslarda, yapabileceklerinden çok daha azını -buna rağmen alttakilere fark atanı- sergileyip ufak tefek eklenti ve yeniliklerle beklenticilerini oyalarlar; EA Sports oyunları -FIFA serisindeki telaş bu kinetik performans kilidinin bozguna uğrayış örneğini oluşturuyor-, Fransa Ligi Lyon’u -yoksa FIFA’yla kader arkadaşı mı?-, ve şimdi de, korkarım, SI Games Football Manager’ı. devamı »

Bu yazı toplamda 959, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Football Manager 2007

Yazar ahmetodabasoglu | 19.02.2008 | Kategori Teknoloji

Beautiful Game Studios’un serîsini biraz olsun geliştirmesiyle “ben de burdayım!” diyen Championship Manager’ın, bilgisayar platformuna teşrif eden konsol kralı LMA Manager’ın ve EA Sports’un her geçen yıl kendini daha da geliştiren serîsi FIFA Manager’ın da katılımıyla, menajerlik oyuncuları için tam anlamıyla bir “seç, beğen, al” yılı hâline gelen 2006-2007 sezonunda, kuşkusuz yine büyük bir çoğunluğun favorisi, geçtiğimiz yılın en beğenilen ve tatmin eden menajerlik oyunu Football Manager. Zaten mükemmel bir alt yapıya ve veri tabanına sahip olan bir oyunu, yani zaten mükemmel olan bir oyunu, daha da geliştirmeye ve mükemmelleştirmeye çalışmanın ne kadar zor olacağını, köklü değişiklikler yapmanın ne kadar büyük bir risk taşıdığını tahmin edebilirsiniz; bu yüzden olmalı ki, nasılsa şahane bir oyunla 2005-2006 sezonunu geçiren Sports Interactive, ufak eklentiler ve güncelleştirmelerle biraz daha geliştirdiği, fakat geçtiğimiz yılın neredeyse “tıpkısının aynısı” görünümündeki Football Manager 2007’i huzurlarımıza sundu, bizler de aç kurtlar misali atlayıverdik “new game”lere. devamı »

Bu yazı toplamda 4381, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share