cnc, istanbul, torna, işleme merkezi


TimeShift

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

Zaman… durdurulmak istenen sayılı kavramlardandır herhâlde. Ona hükmetmek şüphesiz en büyük hayallerinden biridir biz insanların. Peki ya bu şans elinize geçse… zamanı dilediğiniz şekilde kullanabilseniz… ne yapardınız? İste uzundur beklenen TimeShift ve Beta Suit, size bu şansı sunuyor. Artık zaman bizim emrimizde iken, ya dünyayı kurtaracağız, ya da biz de her varlık gibi zamana kapılıp yok olacağız; seçim bize kalmış…

TimeShift’in, açıkçası, diğer incelemelerimden daha eğlenceli bir hava taşıyacağını önceden biliyordum. Kendisi klişe gibi gözükse de, hiçbir oyunda olmayan bir ruha sâhip dersem, sanırım yanlış bir şey söylemiş olmam. İnsanoğlunun zaman ile icat ettiği tüm fantezilerini sonuna kadar kullanabildiğimiz Timeshift’te sizlere şu ana dek yaşamadığınız bir macera öneriliyor. Öncelikle TimeShift’in geçmişine bakalım. Oyunun zaman kelimesi ile anılması, yıllar öncesine dayanıyor. Firmamız sanırım o vakitlerden başlamıştı zaman ile ilgili testlere. Öyle ki, çıkması (S.T.A.L.K.E.R. kadar olmasa da) bir hayli uzun süren (iki yıl, iki firma ve iki tanıtım sürümü) TimeShift, yıllarca geliştirildi ve günümüze en son hâli ile bir geçiş yaptı. Firmayı tebrik ederken bir yandan da zamanın tekrar geriye alınmasından korkuyoruz Beta Suit ile. =) devamı »

Bu yazı toplamda 1081, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

The Suffering: Ties That Bind

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

Korku, heyecan, gerilim, adrenalin, kan, vahşet ve acı… Bunların tümünü bulabileceğiniz tek oyun: The Suffering. Daha bir yıl önce kendisiyle tanıştık. Kahramanımız Torque�la, kana bulandık. Yaratıklarla kaynaştık. Silahlarla birleştik. Ta ki o ünlü hapishanemizden kaçmayı başarana kadar… Peşimizdeki yüzlerce yaratıktan kurtulup sonunda Baltimore�a geri döndük. Bundan sonra iyi bir yaşam süreceğinizi sanmayın. Ne olduysa oldu ve dana etli, kuzu etli ya da bilemeyeceğim türlü türlü et kalıplarından oluşan yaratıklar peşimizden gelmeyi başardı. Torque ise tekrar, sanki buna sevinmiş ve gözü dönmüşçesine psikopatlık barını öttürdü.

Geçen sene gece geç saatlere kadar oynadığım oyun. Bitirmek için türlü türlü şaklabanlıklar sergileyip, içimizden kan yerine adrenalin pompalanırcasına oynadığımız oyun. Bu oyun, bir yıl sonra, ikinci macerasıyla tekrar bizlerle. The Suffering: Ties That Bind… devamı »

Bu yazı toplamda 1408, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

The Movies

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

– Olmadı. Biraz daha içten ve gülümseyerek. Oğlum, ışıkçı, bu tarafa gel sen de. Kamera burada olsa daha iyi olacak sanırım. Haydi, sallanmayın. Biraz çabuk.
– Yönetmenim, hazırız.
– Çok güzel, bu sefer olacak. Üç, iki, bir… Kayıt!

Sanırım bayağı uzun bir zaman oldu bu oyunu öğreneli. En başta kulağa çok garip geliyordu. Bir sahne kuracaksın ve hayal gücünün sınırlarını zorlayarak kendi filmini çekeceksin. İsmi bile yeter demiştim duyduğumda. “The Movies”, ismiyle konusunu hemen anlatıyordu çünkü. Çıkışına günler kala, “Most Wanted’ la birlikte alayım bari de bilgisayarım cümbüş görsün” dedim kendi kendime ve sabırsızlıkla beklediğim iki oyunu da aldım. Şimdi birini sizlerle paylaşıyorum. Senarist, yönetmen, oyuncu, çöpçü… Hepsi sizsiniz ve The Movies’lesiniz. devamı »

Bu yazı toplamda 1149, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

The Lord of the Rings: Battle for Middle Earth II

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

– The stars are veiled. Something stirs in the East. A sleepless malice. The eye of the enemy is moving. He is HERE,( he is at “NORTH”). (Legolas)

“Yüzük Savaşı” tekrar devam ediyor… Düşmanın gözü kuzeye çevrilmiş. Elflerin hüküm sürdüğü son yere ve kadim cücelerin varlığının bulunduğu yüce dağlara… Karanlık küresi saracak bütün kuzeyi. Evet; sadece sizler önleyebilirsiniz mağlubiyeti, Elfler batıya yelken açmadan. Sadece sizler önleyebilirsiniz mağlubiyeti, Cüceler madenlerine kapanmadan…

***
Evet sevgili arkadaşlar, bu sefer farelerimizin kadim gücünü kuzeyde yapılacak savaş için harcayacağız. Klavyelerimizin tuşlarını ister “Göz”ün hizmetine girerek kuzeyi karanlığa kaplamak için; istersek de karanlığı tamamen ışıkla boğmak için tıngırtacağız.

EA GAMES’ in ilk strateji türünde LotR oyunu olan Battle for Middle Earth, çıktığı zaman bize yaşattığı zevkli saatlerle akıllarımızda kalmıştı. Oyunun görev kısmında iyi veya kötüyü seçerek birer günde görevleri bitirmiş, gerek bilgisayara karşı, gerek çoklu oyunculu ortamlarda oyunu yalayıp yutmuştuk (hâtta yalamaya (!) devam bile ediyorduk). Ta ki, oyunun ikincisi duyurulana kadar… Duyurulmasından sonra önümüzde beklediğimiz tarihler silsilesine koca bir “3 MART” çizgisi koymuştuk. Ta ki, o tarih gelip oyun inanamadığımız bir şekilde dvd/cd rom’larımızda belirene kadar… devamı »

Bu yazı toplamda 4445, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

The Godfather

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

Az önce dört adamı yere yıkan, siyah takım elbiseli adama iki otomatik silah doğrultulmuş. Adamın rengi yavaş yavaş atıyor; çünkü az sonra öleceğini biliyor. Gözleri bir yere dikilmiş durumda ki, baktığı kişi ona bunun sadece bir iş olduğunu söylüyor. Adam vücuduna aldığı sayısız mermi ile birlikte yere yığılıyor. Silahlar susuyor ve sahipleri ile birlikte olay yerinden uzaklaşıyorlar. Hemen ardından, küçük bir kalabalık cesedin biraz uzağında toplanıyor. Ufak bir çocuk ise sessizlik içinde yerde yatana bakıyor. Derken, arkasında bir adam beliriyor. Belli ki yıllar ilerlemiş ve yorgun düşmüş o da. Ama buna rağmen dimdik ayakta. “Kim olduğumu biliyor musun?” diye soruyor adam. Ufak çocuk kafa sallıyor. Ama ondan kurtulmak istiyor; her şeyden kurtulmak istiyor. Fakat arkasındaki adam daha çok sıkıyor ve öfkesini korumasını tembihliyor. Doğru zaman geldiğinde intikamını alacağını söylüyor. Çocuk ise konuşmuyor, sadece bakıyor…
devamı »

Bu yazı toplamda 1175, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Beyin gücüyle çalışan bilgisayar oyunu

Yazar Swan | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji


Bilgisayar oyunu düşkünleri yakında sanal ortamda duygu ve düşünce yoluyla da oyun oynayabilecek.

BBC’nin haberine göre, ABD – Avustralya ortak şirketi Emotiv’in ürünü olan özel bir başlık, beyindeki elektriksel faaliyetleri yakalayıp kablosuz bağlantı yoluyla bilgisayara gönderiyor.

Böylece oyunu oynayan kişi, sanal ortamda kontrol ya da kumanda çubuğu olmaksızın doğal ve sezgisel olarak hareket edebiliyor.

İnsan beyni yaklaşık 100 milyar sinir hücresi ya da nörondan oluşuyor. Bunlar sinirsel uyarıları elektrik yoluyla ya da kimyasal olarak iletiyor. Başlık, sinirsel faaliyetleri okumak için elektroensefalografi ya da EEG adı verilen bir yöntem kullanıyor. devamı »

Bu yazı toplamda 921, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

The Da Vinci Code

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

Son senelerin en çok konuşulan ve satan kitaplarından biri, hâtta birincisi kuşkusuz Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi adlı eseriydi. Sadece çok satmakla veya çok konuşulmakla kalmamış, aynı zamanda hristiyan dünyasını da yarattığı fikirler nedeniyle karıştırmıştı ve etkisi hâlâ sürmekte, tartışılmakta. Bu kadar etkili ve anlamlı bir kitabın, bir hikâyenin filme çevrilmemesi, hakkında yeni yapımların ortaya çıkmaması herkesi hayrete düşürürdü fakat kimsenin hayrete düşmesine fırsat verilmeden, Da Vinci Şifresi’nin filmi ve oyunu yapım aşamasındaki yerini aldı ve duyuruların yaklaşık bir sene ardından huzurlarımıza sunuldu. Audrey Taotou’nun Sophie Neveu’yü oynaması dolayısıyla daha bir özenle izlediğim film çoğu hareketli izleyicileri sıkarken, bazı dikkatli ve ağırbaşlı izleyiciler için ise oldukça olumlu karşılandı. Filmi izleyip daha bir heyecanlanarak sarıldığımız oyun ise eşsiz bir senaryonun katili olmaktan öteye gidemiyor. devamı »

Bu yazı toplamda 996, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

The Club

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

Şüphesiz 2008 yılında beklenenler arasındaki oyunlar içinde The Club üst sıralardaydı. Çok değil daha bir hafta öncesine kadar demosu ile kendisini göstermiş, iyi ve kötü eleştirilere maruz kalmış, orta hâlli bir shooter damgası yemiş oyunumuz bakalım full sürümü ile bu fikirleri değiştirip kendisini kanıtlayabilecek mi? Yoksa gerimizde bıraktığımız sıradan bir oyun mu olacak? Öyleyse Club’ımızın kapılarını açıp içeriye daha yakından bakalım.

Menüye ufak bir intro aracılığı ile geçiyoruz. Bu intro’da karakterlerimizi daha yakından tanıyoruz. Ardından dört seçenekli bir oynanış menüsü çıkıyor karşımıza: Multiplayer, Singleplayer, Tournament ve Gunplay. Bildiğiniz gibi bu tür oyunlarda Multi seçeneği olmazsa olmazlardandır, ki The Club’da bu modun önemi şüphesiz daha büyüktür. Çünkü arcade shooter tarzlı oyunlarda arkadaşlarınız ile yaptığınız çatışmalardan aldığınız keyif Multi fanları için bambaşkadır. Singleplayer ve Gunplay’de ise tek başınıza takılabiliyorsunuz. Oyunun başladığı nokta ise Tournament. Bu yazıda da en çok o mod hakkında konuşacağız zaten. Tournament seçeneğini onayladığımızda sekiz kişiden oluşan bir karakter seçme penceresi açılıyor. Her karakterin yetenekleri üç sınıfta toplanmış: Stamnia, Strength ve Speed. Bu üç sınıf en fazla beş yıldızla ölçülüyor. Fakat oynanışa çok büyük etkileri olduğu söylenemez. Bu yüzden hoşunuza giden suçlumuzu seçip oyuna dalma konusuna yoğunlaşmanızı tavsiye ederim. Ayrıca iki karakterimiz kilitli durumda, ilerleyip onları açmak da sizin göreviniz. Karakter kısmından sonra ufak bir “Tutorial” videosu ile Club sekreterinden hayatta kalmamız için ihtiyacımız olan bilgileri alıyoruz. Ardından küçük bir training ile hazırız. devamı »

Bu yazı toplamda 1907, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Test Drive Unlimited

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

Halk arasında dolaşan bazı söylemler vardır, “Efsaneler ölmez.” filan gibi -bazen geri dönebiliyorlar, o da var-. Bunlar genelde, takdir ettiğiniz üzere, büyük çapta yankı uyandırdıktan sonra sönen olgular için söylenir. Aynı olay, bilgisayar dünyasında da öyledir; hâliyle araba üzerine kurgulanmış oyunlar içinde de efsaneler mesken tutmuştur. Evet, ‘efsane’ belki biraz iddialı bir kelime ama anlatılmak istenenin büyük bölümünü karşılıyor, evet, neyse… Kış uykusuna yatan ufak bir ayımız vardı bizim, Test Drive; hatırlıyoruzdur büyük ihtimalle -şimdi, cümle kuramıyorum ya ben, kasıldınız, içinizden kötü şeyler geçmeye başladı; biliyorum ben-. İşte o “efsanevâri” oyun, bomba gibi geri döndü. Şu cümle için kastım biraz, sıktım sizi, affınıza sığınarak ve şükrederek -girişi geçiyoruz, sabırsızlık bastı da üzerinize afiyet- huzurlarınıza Test Drive Unlimited’ı sürüyorum. devamı »

Bu yazı toplamda 1608, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Teenage Mutant Ninja Turtles

Yazar ahmetodabasoglu | 20.02.2008 | Kategori Teknoloji

İsminin ne mânâya geldiği hedef kitlesi tarafından asla merak edilmemiş ebeveyn kurtarıcısı Nesquick’in atıldığı birer koca bardak sütün yanı sıra, kimin hangisini yiyeceği konusunda büyük psikolojik savaşlar verilen, karakteri baskın olanın yüksek ihtimalle en istenilenleri kaptığı abur cuburların ve en ufak kırıntısına kadar tüketilmezse saygısızlığa uğratılacak ufak -fakat çok sayıda; sırf elde edilen taso sayısı artsın diye, bir büyük paket cips yerine, dört beş ayrı küçük paket cips tercih edilir, ufak paketlerdeki “boş yok” kural ihlalinin azizliğine uğramamak için market ile yol arasında bilinen tüm kısa dualara başvurulur- cips paketlerinin kapladığı uzun koltukların boş kalan kısımlarına bir şekilde yerleşip, paketleri açmaya girişerek “Teenage Mutant Ninja Turtles – Teenage Mutant Ninja Turtles – Heroes in the half shells, turtle power!” nidalarıyla selam veren o efsane, abur cuburlara abur cuburluk tadını tam anlamıyla kazandıran yeri doldurulamaz çizgi filmi ağız, kan ve deri yoluyla almaya başlardı zamanın uygun “teenage”leri ve ergenlik hazırlanıcıları. Ticarî tuzaklarla (burda tuzağı olumsuz anlamda kullanmıyorum) elde edilmesi en kolay dönemlerin hâlâ rengarenk olan yaşamlarındaki önemli macera kaynaklarından biri konumundaki Ninja Kamplumbağalar, bu durumdan ötürü kaçınılmaz olarak beyaz perdeye de teşrif etmek durumundaydı ve uzun zaman önce, başarılı olup olmadığını tartışmaya gerek duymadığım bir -belki birden fazladır, tam hatırladığımı söyleyemem- sinema filmiyle bağımlılarının huzuruna çıkmıştı ve filmin ardındaki amaç taşıyıcıların son derece mutlu olmasını sağlamıştı; birileri, modanın ve favorilerin belirli aralıklarla yeniden gündeme geldiğini, yani devir daim yaptığını düşünüyor olmalı ki, artık mâlûm renklerini kaybetmiş olan hedef kitlenin alt yapısının da Ninja Kaplumbağalar’ı, tıpkı üst takımdaki abileri gibi bir efsane olarak gördüğüne inanarak dört kaplumbağanın, usta Splinter’ın ve çevrelerinde dönen olayların baş sorumlularının, ve, tabii ki, muhabir April’ın daha önce teşrif ettiği sinema salonlarına yeniden gelmesini sağladı. Sinema salonlarında küçük kaplumbağaseverlerin yanı sıra, eski günlerini hangi ufak kavramlara borçlu olduğunu bilen, amatör yaşam ruhunu hiç kaybetmemiş, yetişkinliğe adımını atmış kişilere de sık sık rastlamak mümkündü ve her zamanki gibi, bu para kokulu filmin, bir de Ubisoft üst imzalı bir oyunu olmalıydı. devamı »

Bu yazı toplamda 1023, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share