cnc, istanbul, torna, işleme merkezi


Ahilik Nedir

Yazar Salih | 18.02.2009 | Kategori Eğitim

“Ahi” sözcüğünün kökeni konusunda dil bilimcileri arasında görüş birliği yoktur. “Ahi” kelimesi, Arapça “kardeş” anlamına gelmektedir. Ancak, Divanü Lûgati’t Türk’te “Ahi” kelimesi eli açık, cömert, yiğit anlamına gelen “akı” kelimesinden türediği kaydedilmektedir.
Terim olarak Ahilik ise, XIII. yüzyılın ilkyarısından XIX . yüzyılın ikinci yarısına kadar Anadolu’da, Balkanlarda ve Kırım’da yaşamış olan Türk Halkının sanat ve meslek alanında yetişmelerini, ahlâki yönden gelişmelerini sağlayan bir kuruluşun adıdır.
Bu tanımlamalardan hareketle “Ahi” kelimesinin, kardeş, arkadaş, yaren, dost, yiğit anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Ahilik hem sosyal hem de kültürel yapılara ait bir terim olarak; birbirini seven, birbirine saygı duyan, yardım eden, fakiri gözeten, yoksulu barındıran, işi kutsal, çalışmayı bir ibadet sayan, din ve ahlâk kurallarına sıkı sıkıya bağlı esnaf ve sanatkarların iş teşkilatı manasını taşır. devamı »

Bu yazı toplamda 7483, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

Cumhuriyet Döneminde Bilim Tarihi Ve Gelişmesi

Yazar Salih | 18.02.2009 | Kategori Eğitim

Bilim tarihinin tarihsel gelişimini anlatmadan önce ilkin bilim tarihi nedir? Sorusuna cevap vermek gerekir. Bilim tarihi basit bir tarifle bilimsel bilginin bir süreç içindeki gelişim ve değişimlerini, onları üreten toplumlardaki değişim süreçlerinin ışığında ele alıp değerlendiren bir disiplindir. Adından da anlaşılacağı gibi, bilim tarihi aslında iki disiplini kavrayıp kapsayan bir disiplindir. Bunlardan birisi bilim diğeri tarihtir. Bunlardan bilim, bilindiği üzere, doğayı, insanı ve toplum yapısını inceleyen disiplinlerden meydana gelen, belli bir yöntemi olan sistematik bilgi bütünüdür. Tarih ise, insanla başlayan tarihi süreç içinde olup biten olayları, çeşitli yazıları doküman ve muhtelif belgelere dayalı olarak inceleyen bir disiplindir.
Bilim tarihi ise bir disiplin olarak, konusu bilim olmakla birlikte, tarihi yöntemi kullanan, konuyu tarihsel olarak ele alan bir disiplindir. Ancak daha önce de ifade edilmiş olduğu gibi, bilim tarihçisi bilimsel olayları sadece kronolojik açıdan ele almaz, aynı zamanda, toplum içinde onun hangi şartlarda ortaya çıktığını ve hangi şartlarda geliştiğini de araştırır. Dolayısıyla, bilim tarihi sadece salt siyasi tarih ve siyasi olayları göz önünde bulundurmaz; bilimin seyrini, toplum değerlerini, yapısını ve genel olarak toplumdaki temel prensipler ve toplumu şekillendiren her türlü olayı da göz önünde bulundurarak değerlendirir. Bundan dolayı onun, başta felsefe olmak üzere, dinle ve sanatla olan bağlantısı inkar edilemez. devamı »

Bu yazı toplamda 3510, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

Lafonten Kimdir LaFontenin Hayatı

Yazar Salih | 17.02.2009 | Kategori Eğitim

Lafonten Kimdir LaFontenin Hayatı
Jean de La Fontaine
Doğumu 8 Temmuz 1621
Fransa/Château-Thierry Ölümü 13 Nisan 1695
Fransa / Paris

Jean de La Fontaine (okunuşu Lafonten) (d. 8 Temmuz 1621Château-Thierry – ö. 13 Nisan 1695 Paris) Fransız şair ve yazar.

Yazdığı fabl eserleri ile tanınmıştır. Varlıklı bir ailenin çocuğuydu. Pariste kolejde okudu. Hukuk tahsili yaptı. Papaz yetiştirilmek istenildi ise de kiliseden ayrıldı. Okul hayatında başarılı bir öğrenci olamadı. Gençliğinde baba mesleği olan orman ve su kanalları işleriyle uğraştı. Çeşitli memurluklarda bulunmuş, düzensiz bir hayat yaşamıştır.

1673 senesinde Madam de la Sablièrenin himayesine girerek burada ilimfelsefeciler ve yazarlarla tanıştı. İlk masallarını burada yazdı. Çağdaşları, La Fontainei . bir masal yazarı olarak görüyorlardı. Halbuki La Fontaine, yazdığı masallarda Dede Korkut masallarındaki uslupla hayvanlaraahlaki karakterler vererek onların şahıslarında bazı insan karakterlerini tenkidahlak dersi vermiştir. Buna edebiyatta teşhis ve intak sanatı denir. La Fontainein bu hususiyeti çok geç fark edilmiştir. Eserlerinde sadelik ve açıklık görülür. Konuşma şeklinde akıcı şiirleri, hayvanlar üzerinde tenkitleri, incitmeden iğneleme usulleri ile Fransız edebiyatına büyük eserler kazandırmıştır. adamları, etmiş, bir devamı »

Bu yazı toplamda 10205, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

Doğal Afetler

Yazar Salih | 17.02.2009 | Kategori Eğitim

Böylece, dünya genelinde konu ele alınınca, doğal afetlerin büyük bir kısmını meteorolojik afetlerin oluşturduğu görülür. Yine bu tabloya göre dünyadaki doğal afetlerin en önemli üçünü de meteorolojik afetlerin oluşturduğu görülmektedir. Doğal afetlerin çeşitleri ve önem sıraları ülkeden ülkeye de değişmektedir. Örneğin, Güney Avrupa ve Akdeniz ülkelerinde doğal afetlerin önem sırası Tablo 2’de olduğu gibidir.

Akdeniz ülkelerinde doğal afetlerin önem sırası (DeParatesi, 1989).

Hızlı Gelişen Yavaş Gelişen

Deprem 1. Ormansızlaşma
Seller ve Taşkınlar 2. Kuraklık
Orman Yangınları 3. Heyelan
Dolu Fırtınaları
Çığlar
Donlar

Ülkemizde en sık görülen meteorolojik karakterli doğal afetler ise dolu, sel, taşkın, don, orman yangınları, kuraklık, şiddetli yağış, şiddetli rüzgar, yıldırım, çığ, kar ve fırtınalardır. Doğal afetlerde sayılar dikkate alındığında %65 ile fırtınalar ve sellerin baskın olduğu görülür. Tarım Sigortaları Vakfına göre son 10 yılda ülkemizde (17 Ağustos 1999 depremi hariç) meydana gelen 390,000 civarındaki ölümün % 58’ine seller neden olmuştur. Doğal afetlerin neden olduğu ekonomik kayıplarda depremler, fırtınalar ve sellerin payı % 30 civarındadır. devamı »

Bu yazı toplamda 6972, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

Sinekli Bakkal ve Halide Edip

Yazar Salih | 17.02.2009 | Kategori Eğitim

Sinekli Bakkal ve Halide Edip
Romanın geneli göz önüne alınırsa siyasal,toplumsal ve duygusal sorunlarla örülmüş bir olay örgüsü dikkati çeker. II.Abdülhamit dönemi anlatılmaktadır. Ama sadece bir dönemin anlatıldığı bir roman değildir. Romanda Rabia’nın hayat hikayesi daha ön plandadır. Yazar,bu romanda kendi inandığı felsefeyi, değerleri olay örgüsüyle birlikte anlatıyor.

Kronolojik sırasıyla yazarın hayatı yaklaşık iki sayfa sürdüğü için ve dilenirse ayrıntılı olarak başka yerlerden de ulaşılabileceğinden hayatına çok kısa değineceğim:

Halide Edip, 1882 İstanbul’da doğdu. 1897 İlk çevirisi yayınlandı(J.Abbot’tan Mother adlı eserin çevirisiyle II. Abdülhamit tarafından şefkat nişanı ile ödüllendirildi) . 1917’ye kadar olan anılarını Mor Salkımlı Ev adlı eserinde anlattı.1922’ye kadar olan anılarını da Türkün Ateşle İmtihanı adlı eseriyle yayınladı. devamı »

Bu yazı toplamda 2888, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

Dört Mevsimi Yaşamayan Ülkeler

Yazar admin | 17.02.2009 | Kategori Eğitim

60 derece enlemin kuzeyi ile ekvator ve çevresi ile 60 derece güney kutbundaki ülkeler

Bunlar;

Kuzey yarım kürede olanlar: İsveç, Norveç, Finlandiya, Rusya’nın Kuzeyi, Alaska, Greenland, Kanada’nın Kuzeyi

Ekvator ve çevresi: Ekvator, Kolombya, Brezilya’nın Kuzeyi, Cabon, Kongo, Kenya, Tanzanya, Somali, Endonesya,  Malezya, Etiopya’nın Güneyi

Güney yarım kürede olanlar: Antartika

Bu yazı toplamda 3310, bugün ise 2 kez görüntülenmiş

Share

MEVLÂNA CELÂLETTİN-İ RUMÎ

Yazar Salih | 17.02.2009 | Kategori Eğitim

MEVLÂNA CELÂLETTİN-İ RUMÎ
(1207 – 1273)

Ünü dünyayı tutan bir mutasavvuf… 700 yıldır,insan yüreklerinde ve kafalarında yaşayan bir fikir ve gönül adamı… Çağının en büyük devrimcisi… İslam dinine raksı ve musikiyi sokan büyük Müslüman… Mevlâna Celâleddin-î Rumi,30 Eylül 1207’de Horasan’ın Belh şehrinde doğdu.
Babası,Sultan-ı ulema Mehmet Burhanettin Veled’dir. Öteden beri bilginler yetiştiren bir aileden geliyordu. Horasan’ın en ünlü bilgini sayılmaktaydı. Oğlu Celâleddin’e daha küçük yaşlarda iken okuma yazma öğretmiş,bilgisini oğluna aktarmaya çalışmıştı. Bir gün oturduğu şehri terketti ve oğlunu yanına alarak uzun bir geziye çıktı. Belh’den neden ayrıldığı bilinmiyor.
Celâleddin,babası ile birlikte,çeşitli şehirlerde konaklayarak Hicaz’a gitti. Haz farizasını yaptıktan sonra,Şam’a geldiler. Şam’da, Muhittin-i Arabi ile tanıştılar,konuştular. Muhittin-i Arabi’nin,o sıralar henüz 13 yaşındaki Celâleddin’e,babası kadar önem verdiği ve itibar ettiği söylenir.
Yine babası ile birlikte Konya’ya geldi. Doğuda ün yapmış Burhaneddin Veled ve karşılaştığı her insanda saygı ve hayranlık uyandıran oğlu Celâleddin,Konya’da fevkalade karşılandı. Selçuk hükümdarları dahi,verdiği vaazları dinlemişler ve fikirlerinden yaralanmışlardır. devamı »

Bu yazı toplamda 3581, bugün ise 2 kez görüntülenmiş

Share

Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) ve Yabancı Dil Sınavı (YDS) Başvuruları

Yazar yucin | 15.02.2009 | Kategori Eğitim

http://www.internethaber.com/images/news/67069.jpgBaşlama Tarihi: 16.Şubat.2009 – 2009-ÖSYS’ye, 2008-2009 öğretim yılında ortaöğretim kurumlarının lise veya dengi okullar ile açıköğretim lisesinin son sınıfında okuyan öğrenciler, ortaöğretim kurumlarının son sınıflarında beklemeli durumda bulunanlar, ortaöğretim kurumlarının dışarıdan bitirme sınavlarına girenler, ortaöğretim kurumlarını bitirmiş olanlar, ortaöğretimlerini yabancı ülkelerde yapanlardan durumları bu şartları taşıyanlar başvurabilecek.

Sınava belirtilen özellikleri taşıyan yabancı uyruklu ve uyruksuz adaylar da başvurabilecek ancak bu adaylar ÖSS sonuçları ile 2009-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu’nda yer alacak yükseköğretim programlarına yerleştirilmeyecek.

2009-2010 öğretim yılında yükseköğretimin tüm lisans ve önlisans (meslek yüksekokulları ile açıköğretim önlisans programlarına sınavsız geçiş dahil) programlarına girmek veya yurtdışında öğrenim görmek isteyen adayların da 2009-ÖSYS’ye başvurmaları gerekiyor. devamı »

Bu yazı toplamda 7601, bugün ise 0 kez görüntülenmiş

Share

GÜZEL YAZILAR

Yazar Salih | 07.02.2009 | Kategori Eğitim, Eğlence

KAHVE TANELERİ GİBİ OLABİLMEK
Bir baba evlenmek üzere olan oğluna tavsiyelerde bulunuyormuş.

“Son tavsiyemi mutfakta anlatmak istiyorum” demiş.

Mutfağı ve yemek yapmayı bilmeyen delikanlı “Olur” demiş çekine çekine.

Baba, ocağa aynı büyüklükte üç kap koymuş, hepsini suyla doldurup üçünün de altını yakmış.

“Şimdi, istediğim her şeyden iki tane vereceksin bana” demiş oğluna. devamı »

Bu yazı toplamda 3245, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share

ÖSYM ‘den Meslek Liseli Adaylara uyarı

Yazar Salih | 04.02.2009 | Kategori Eğitim

ÖSYM Başkanı Ünal Yarımağan, 2010’da geçilecek ÖSS’deki yeni sistemle ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Yarımağan, 2010’da geçilecek yeni üniversiteye giriş sistemi ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
Yarımağan, “ÖSS’de hiçbir ek konu yok. Soru sayısı biraz daha fazla olacak. Yeni sistem tamamen öğrencinin lehine” dedi. Yarımağan, “Meslek liseliler için beklentiler çok ileri gitmemeli” diye konuştu.
Mevcut sistemde iki aşamanın tek bir oturumda gerçekleştiğini hatırlatan Yarımağan, şöyle konuştu: “Öğrenci, 3 saatlik sürede 10-15 ders ile ilgili 180 soruya cevap veriyor. Bu durum ölçme açısından sağlıklı değil. Yeni sistemde öğrenciler ayrı zamanlarda 3 sınava girecek.”

Bu yazı toplamda 3510, bugün ise 1 kez görüntülenmiş

Share